Santralistanbul'da öne çıkanlar
Fulya Erdemci, Orhan Koçak, Semra Germaner ve Zeynep Rona hep birlikte 'Modern ve Ötesi' sergisini gerçekleştirdiler. Koçak, serginin kuramsal yanını üstlenmiş. Germaner ve Rona ise kronolojik serginin 'modern' bölümünü, Fulya Erdemci ise daha çok 'çağdaş' bölümünü düzenlemiş. Sergi, 'modern' kavramını bir döneme işaret eden tanımıyla ele alıyor. Birçok postmodern kuramcı ise bu kavramı, her zaman hortlayan, kendini tekrar eden muhalif bir anlayış olarak kurgulayabiliyor. Bu elbette bir seçim meselesi. Gelelim sergiye... Ben Aliye Berger'in İş ve İstihsal'ini görünce ne mesut oldum. Hele Adnan Varınca'nın isimsiz arkasına basılmış ayakkabı tuvalini... Çocuklar gibi şendim. Daha da şen olacaktım. Türkiye'den çıkmış en özgün sanat adamlarından Yüksel Arslan'ın arture'lerinin en bildik olmayanları da bu sergide yerini almış. Cihat Burak'ın bir inci gibi dizdiği o pek tatlı İncili Kız'ı da... Mehmet Güleryüz'ün Kafkas Tebeşir Dairesi'yle, Kuzgun Acar'ın Kafkas Tebeşir Dairesi ayrı düşmüş olsalar da bu sergide yer alıyorlar. Roma'daki radikal feminist vokalimiz Şükran Moral'ın görülmemiş işleri ve İlhan Koman'ın Derviş'i de... Heykeller ayrı bir bölüme toplanmış lakin bana iyi bir fikir gibi gelmedi. Ama İlhan Koman, Kuzgun Acar, Şadi Çalık'ın hepsini yan yana görmeyi gerçekten özlemişim.
MİMARLARIN BÜYÜK TARTIŞMASI
Türkiye'nin en duyarlı kadın sanatçısı ve entelektüellerinden Aydan Mürtezaoğlu'nun bugüne kadar yaptığı işlerden bir seçki de yine 'Modern ve Ötesi'nde. İşittiğime göre Yahşi Baraz, Mürtezaoğlu'nun müze koleksiyonuna dahil edilen bir işinin olmasına fena panik yapmış. Çünkü aynı işin bir versiyonu da onda varmış. Yakın çevresine "Ne oldu şimdi, bendeki iş degrade oldu," diye yakınıp duruyormuş. Bu galericiler de insanı şaşırtıyor bazen... Bu arada mimarlar da birbirine girdi. Uğur Tanyeli, Oktay Ekinci ve Doğan Kuban. Uğur Tanyeli'nin "İyi ki İstanbul var," demesiyle Oktay Ekinci çileden çıkmış. Uğur Tanyeli'nin Doğan Kuban için "Onun çağı kapandı," demesinin üzerine de tartışma büyümüş. Oktay Ekinci, yazısında Uğur Tanyeli'yi turist mimar olarak ilan etmiş. Ve neler demiş neler: "Tanyeli, artık hocalarımızın hocası Doğan Kuban'a bile açıkça hakaret edebiliyor. Ülkenin yüz akı Osmanlı Mimarisi kitabını karalamak için çağımızın bilge tanığına 'Çağı kapanmıştır,' diyebiliyor... Oysa bir mimarlık tarihi bölüm başkanının, mimarlık kuramı ve tarihinde günümüzdeki 'önder' isimlerden olmayı, tanımlanamaz bir çalışkanlık, erişilemez bir birikim, kutsanacak bir duyarlılık ve uluslararası onur üyelikleriyle ödüllendirilmiş bir düşünürümüz hakkında pervasızca konuşması bir yana; bütün öğrencilerine 'Doğan Kuban'ı tanımadan ve okumadan mimar olamazsınız,' demesi gerekmez mi?" Bay Tanyeli'yle ilgili Doğan Kuban ne demiş dersiniz?... O da şöyle: "Cumhuriyeti bütün boyutlarıyla yıkmak isteyen, güncel politik söylemin bilinçli ya da bilinçsiz söküm tayfalarından biri." Her neyse... "Türkiye'de mimar var mı?" diye Perihan Mağden sormuştu. İşte Türkiye'de mimarlar kavga ediyor. santralistanbul'un mimarisi mi? Doğrusunu söylemem gerekirse bana Guantanamo Hapishanesi'ni anımsattı. Hatta Paris Hilton keşke burada tecrit edilseydi, diye içimden geçirmedim değil. Ama müzenin mimarlarından Nevzat Sayın söz verdi, binalarını bana anlatarak sevdirecek. Bekliyorum efendim...
Yayın tarihi: 2 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/02/cm/haber,03D245285DBE49B4A67105A996F13081.html
Tüm hakları saklıdır.