kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Tuba Çandar, ölen Kürt yazar Mehmed Uzun'la bir nehir söyleşisi yapmayı düşündüklerini; bunun için geç kaldıklarını söyledi.

'Tuba'yla tanışmak için siyasi iktidarımı kullandım'

21.10.2007
- Sadece yakın çevrenizin bildiği bir aşk hikâyeniz var. Üniversitede tanışıyorsunuz sonra hayat sizi başka başka yerlere sürüklüyor. Anlatır mısınız hikâyenizi?
- CÇ:
69'da tanıştık, ikimiz de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler'deydik. Tuba benden iki sınıf küçüktü, ben öğrenci derneği başkanlığına seçildim, propaganda konuşmaları yaparken gözüme ilişti...
- TÇ: İlk beni bir panelde gördü, zaten göz koymuştu!
- CÇ: Evet, ama propaganda konuşmalarında bakınıyordum "Nerede oturuyor" diye... Ben hep erkek okullarında yatılı okuduğum ve siyasi eylemci hayatımız olduğu için, kızlarla nasıl ilişki kurulur bilmiyordum.
- TÇ: Oraya da siyaseti alet etti! (Kahkahalar)
- CÇ: Bir de sarkmak ayıp falan... "Öğrenci derneği başkanı, utanmıyor mu?" diyecekler. Onun üzerine tanıdık kızlarla ekip kurup plan yaptık, onlar bizi aynı ortamlarda bir araya getirecekti.
- TÇ: Örgüt kurmuş yani!
- CÇ: Öğrenci derneği başkanı olarak siyasi iktidarımı o amaçla kullandım yani. (kahkahalar)

İKİMİZ DE TÜYDÜK!
- Tuba Hanım siz ne hissettiniz ilk tanıştığınızda?
- CÇ:
Zaten hayranlarımdandı canım!
- TÇ: İlk tanıştığımızda çok güldüğümü hatırlıyorum.
- Neden?
- TÇ:
Çünkü Cengiz çok etkileyiciydi; çok iyi bir konuşmacıydı. İlk özel görüşmemizde beni çok güldürdü.
- CÇ: 1970'te okulu bitirdim, ODTÜ'ye asistan olarak girdim, Tuba da üçüncü sınıfa geçmişti, nişanlandık. Artık para kazanıyoruz, evlilik planları yapıyoruz. 12 Mart gelince ben tüydüm, benden habersiz o da bu işlere karışmış, bir süre sonra da o tüydü.

- Siz Lübnan'a, Tuba Hanım nereye?
- CÇ:
Ben Lübnan'a, Filistin Hareketi'ne gittim; Tuba da Almanya'ya kaçtı.

GELECEĞİMİZ YOKTU

- Yurtdışında hiç biraraya gelemediniz mi?
- TÇ:
Şirin cep telefonu kuşağında yaşıyor Cengiz! (kahkahalar) Beyrut mülteci kamplarında yaşayan Cengiz Çandar'la, Almanya'da kaçakken nasıl iletişim kuracağız?
- CÇ: O benim nereye gittiğimi biliyordu ama coğrafya olarak bir araya gelmek mümkün olmadı. Aradan 14 yıl geçti.
- TÇ: 74'te aftan yararlanıp Cengiz döndü. Ben Almanya'da evlenmiştim, orada yaşıyordum, sonra yarım kalan üniversite eğitimimi tamamlamak için ben de döndüm.
- CÇ: O sırada ben de evlenmiştim...
- TÇ: Evet, o sırada Cengiz de evlenmiş. Fakat çok garip bir şekilde istisnasız her Türkiye'ye gelişimde, Cengiz'le karşılaştık...

- Ne hissediyordunuz karşılaştığınızda?
- TÇ:
Sevinç duyuyordum; benim hayattaki en yakın dostum Cengiz'di çünkü...

- Yurtdışına kaçarken birbirinizden umudu kesmiş miydiniz? "Artık dönmeyiz, birbirimizi göremeyiz," diye düşünmüş müydünüz?
- CÇ: "
Ortak geleceğimiz yok," diye düşündük. Ama zaten 71'de evlenseydik, 72'de boşanırdık!

- Neden?
- CÇ:
Hababam kavga ediyorduk. 70'li yılların başındaki o üniversite ortamının getirdiği havayla flört ettik, nişanlandık, evleneceğiz dedik ama o sıralardaki algılamamız, formasyonumuz, duygu dünyamız falan... Yani ayrılmamız karşılıklı kıymetimizi artırdı belki de!

- İkiniz de evliydiniz, başka hayatlar kurmuştunuz. Sonra sizi ne bir araya getirdi?
- CÇ:
O evlilikler birbirimizden bağımsız olarak bitti...

- Sizin eşiniz bir hastalık sonrasında vefat etmiş sanırım?
- CÇ:
Yurtdışında olduğum bir sırada 10 gün içinde hastalanmış, hastaneye kaldırılıp ameliyat edilmişti. Sonra kaybettik onu.

- Kaç yıl evli kaldınız?
- CÇ:
İkimiz de sekiz sene evli kaldık. Cumhuriyet gazetesinde çalışıyordum, Tuba da aynı yerde bir dergi çıkarıyordu, daha sık beraber olmaya başladık.

- "Tekrar deneyelim," diyen, buna cesaret eden kimdi peki?
- CÇ:
Tabii ki benim! Tuba benim hayattaki en yakın dostumdu, sırdaşımdı, ben de onun için öyleydim. Bir baktık ki düşünce kalıplarımız, hayata bakışlarımız, geçmişi yargılayışımız, dış dünyayı çözümlememiz falan inanılmaz örtüşüyor. Sanki birbirimizden ayrı olan yılları birbirimizle hiç konuşmadan aynı şekilde gözlemleyerek geçirmişiz...

- Yani giderek birbirinize benzemişsiniz bilmeden?
- TÇ:
Çok aynı yollardan geçerek.... Bir gün Cengiz bana şöyle bir şey demişti: "Dünyevi olarak hiçbir zaman seninle beraber olamayacağım ama uhrevi olarak hep yanındayım.."
- CÇ: Bir iki yemeğe çıktık, birbirimizi arar olduk. Sonra ben Yunanistan'a seçim izlemeye gittim, Midilli'den Pire'ye gemiyle gidiyorduk, Tuba'nın doğum günüydü ve ben o günkü imkânlarla nasıl yaptım hayret, gemiden Tuba'ya çiçek göndermeyi organize ettim.

- Kaç yıldır evlisiniz?
- CÇ:
1985 yılında beraber yaşamaya başladık, 86'da evlendik. 23 yıldır aynı evde oturuyoruz. İlk tanıştığımızdan bu yana 38 yıl olmuş.

- Birbirini uzun yıllar kaybetmiş iki kişinin evliliği nasıl bir şey?
- TÇ:
İki farklı insanın sürekli bir arada yaşayıp, aynı hayatı paylaşması zor. Başarılması zor ama çok güzel bir şey.

- Bu kadar yıl sonra aşk, bu evliliğin bir yerlerinde duruyor mu peki?
- TÇ:
Cengiz sen bana âşık oldun mu?
- CÇ: Oldum, iki kere.
- TÇ: Ben mesela Cengiz'e âşık olmadım, ben Cengiz'i başından beri sevdim.

'CENGİZ'İ SEVDİM BEN'
- Nedir ikisinin birbirinden farkı?
- CÇ:
Aşk kısa süreli, irrasyonelliği daha ön planda olan, önüne geçilmez çok yakıcı bir duygudur ve her şey sıfırlanır. İki kere böyle oldum!
- TÇ: Ben Cengiz'i başından beri sevdim, o sevgi içinde zaman zaman aşk havai fişekleri patladı. Şimdi hâlâ patlıyor.

- Bu patlamaları yapan ne peki; bir bakış mı, bir laf mı, bir davranış mı?
- TÇ:
Hepsi! Çok jestler yapan biridir Cengiz.

- Romantik midir?
- TÇ:
Sık sık şaşırtır ama dillendirmez bunu.

- Evliliği böyle şeyler mi ayakta tutar?
- TÇ:
Evliliği ayakta tutan demeyelim de, evlilik içinde o aşk kıvılcımlarına, havai fişeklere yol açan şey budur, çok önemlidir. Bunun bitmiyor olması bu yaşta, çok önemlidir.
- CÇ: O dönemlerdeki o yakıcılık, sıfırlanma duygusu, başka hiçbir şey düşünememek bunca yıl sonra olmuyor tabii. Ama ben sık seyahat eden birisi olarak özlerim hep Tuba'yı. Bazen havaalanına giderken özlerim, daha yolda.

- Çocuk yapmayı neden düşünmediniz?
- CÇ:
Düşündük, olmadı. Zaten Tuba'nın kızı Defne, bizim kızımız oldu.
Haberin fotoğrafları