'Ailemize zarar verirler korkusuyla cinayetleri işledik'

Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihinde Hıristiyanlık ile ilgili yayınları basıp dağıtan Zirve Yayınevi'nde Alman misyoner Tilmann Geske, Uğur Yüksel ve Necati Aydın'ı boğazlarını keserek öldürdükleri iddiasıyla müebbet hapis istemiyle dava açılan 5 sanığın yargılamasına 23 Kasım'da Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde terör örgütü kapsamında başlayacak. İki savcı tarafından hazırlanan 47 sayfalık iddianamede, Malatya'daki öğrenci yurdunda kalan Emre Günaydın (19), Cuma Özdemir (20), Salih Gürler (20), Abuzer Yıldırım (19) ve Hamit Çeker (19) ile tanık ifadelerine tek tek yer verildi. İddianameye göre; Emre Günaydın ifadesinde, internette tanıştığı Ozan isimli bir kişinin kendisine misyonerlikle ilgili bilgi verdiğini, Türkiye'deki misyonerlerin lideri durumunda olan Kocaeli'ndeki Wolfgag isimli kişiden bahsettiğini söyledi. Günaydın, "Cep telefonu numaramı verdim. Bir iki gün sonra ise cep telefonuma, 'Emre ben Necati Aydın. Wolfgag'ın bacanağıyım. Bizim yerimiz Zirve Yayıncılık' diye mesaj geldi. Necati ile sık sık Zirve Yayıncılık'ta görüştük. İslam'ı devleti kötüleyip, Hıristiyanlığı övüyordu. Beni kandırmak istediğini anladım. Burada Uğur ve ölen Alman şahısla da tanışmıştım. Bunların yaptığı işin bir karşılığının olması lazım diye düşündüm" dedi. Arkadaşları ile birlikte Zirve Yayıncılık'ta tanıştığı kişileri kuru sıkı tabancalarla rehin alıp, sorgulamaya kara verdiklerini belirten Günaydın, "Amacımız kesinlikle öldürmek değildi. Yayınevine gittiğimizde ölen üç kişiden başka kimse yoktu. Necati sürekli Hıristiyanlığı övünce sinirlenerek hepsini etkisiz hale getirdik. Hepsini öldürdükten sonra kaçarken balkondan düştüm" diye konuştu.

EMRE BİZİ ZORLADI
Diğer sanıklar ise sanık Emre Günaydın'ın "Sizi biliyorlar, dönüş yok. Dönerseniz ben sıkarım. Ben de yapmazsam size ve ailenize zarar verirler" demesi üzerine olaya karıştıklarını öne sürdüler. Sanıklar Günaydın'ın asıl amacının Malatya'daki tüm misyonerleri öldürdükten sonra tek başına Wolfgag'ı öldürmek olduğunu, kendilerine de "büyük ganimet" vaadettiğini öne sürdüler.