UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Demeç kadar hesap da verilmeli!
Daha bir hafta önce 12 köylü öldürülmüş.
Birbirine eklenen, el ele uçan 13 şehide aynı gün bir astsubay, bir uzman çavuş daha eklenmiş.
Orada ölümün kucağında görev yapan çok sayıda astsubay, uzman jandarmanın da mesajları var elimde. İki yıldır yüzlerce, binlerce birikmiş.
Artık "ailemden biri" gibi, "biri" ne kelime, sanki çok sayıda akrabam, dostum, arkadaşım orada görevdeymiş gibi, her ölüm haberinde mesajlardaki isimleri kontrol ediyorum.
Daha önce oldu, daha önce öldü; biliyorum.
Yaşarken insan yerine konmak istediklerini, biliyorsunuz, burada çok yazdım.
İnsan yerine konma, insan olarak saygı görme, ailelerini, çocuklarını onurlu biçimde ayakta tutabilme umudu duymak isterken düşüveriyor, ölüveriyorlar.
Yanlarında, daha birkaç ay önce "acemi" sayılan, ondan birkaç ay önce eline hiç silah almamış, birkaç yıl önce oyun çağından yeni çıkmış ve "komutan" olarak kendilerine emanet "kınalı kuzular" la birlikte.
Akşam vakti gelen "13 asker pusuya düşürülüp öldürüldü" haberine, o saatten sonra lütfedip köşe yazısını ayıramayan, soruna hangi açıdan bakarsa baksın, o açısının pozisyonunu dahi alamayan gazetecilik bugün eminim neler yazıyordur.
Bu, işin "özeleştiri" kısmı.
Ama esas "eleştiri ve özeleştiri" konusu, dünkü Dipsiz Kuyu'da "Çok önemli soru" olarak nitelenen mesele.
Yani, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ' un, "Şu 23 yılda, örgüte katılımlar konusunda devlet başarılı mıdır?" sorusu ile "Hayır. Başarılı olsaydı bugünlere gelinmezdi" şeklindeki net cevabı.
Peki o zaman, "Devlet" kim?
Elbette, "terörün şiddeti" ni, "mayının kahpeliği" ni, "pusunun hainliği" ni unutmayacağız.
Sınır ötesinden her türlü mücadele biçimine kadar, herkes bir şeyler söyleyecek.
Ama şunu neden konuşmayacağız:
Devletin başarısızlığı!
Konuşacaksak, "Devlet kim?" sorusuyla başlanacak.
23 yılın ve bugünün "Devlet yetkilileri"; "Terörle mücadele" nin önde gelen isimleri; Başbakan(lar), hükümet(ler), Genelkurmay Başkan(lar)ı, komutanlar, istihbarat yetkilileri bu "başarısızlık" ın muhasebesini yapıp hesabını da verecekler.
Ortada bir "başarısızlık" varsa, bunun öznesi "Devlet" ise, devletin içini dolduranlar, devlet (ve millet) adına yetki kullananlar, dünküler ve bugünküler özeleştiri yapacak, sıkılacak, üzülecek, hesap verme zorunluluğu, hatta gerekirse istifa cesareti hissedecek.
O soru her yönüyle sorulacak ve bugüne kadar yapılanlar ile yapılmayanlar, yanlış yapılanlar irdelenecek.
Sadece "örgüte katılımlar" açısından değil;
Bu katılımı hızlandıran koşullar, politikalar, yanlışlar;
Binlerce askerle operasyon yapılırken 12 köylüyü baskına uğratabilen ile 13 askeri pusuya düşürebilen hatalar;
Askeri, polisiye, hukuki, insani, ekonomik, toplumsal, kültürel tercihler;
Aidiyet ve adalet duygusunu zayıflatan, zayıf tutan nedenler, vatandaşlık bilincinin zayıflığı;
Kırmızı çizgiler, çuvallar, Irak işgaline yanaşmalıklar, sınır ötesiyle ilişkiler, ABD ve İsrail gölgesi... hepsi hepsi.
"Terörist", terörün hesabını versin. Elbette bu böyle.
Ama siyasi, ekonomik, toplumsal, askeri "başarısızlıklar" ın hesabını da verenler çıkmalı.
Sivil ve asker.
Başbakan ve komutan.
MGK'da bir koltuğu olan.
DTP'liler ise, onca şeye rağmen, "demokratik temsil, demokratikleşme, hukuklaşma" süreci açıkken, bu kahpe şiddetin manası ile tüm Türkiye'yi acıtan, kanatan; tüm ülkeyi, bu arada Kürtleri de, hatta kendilerini de rehin alan "kan düşkünlüğü" ile yüzleşsin artık.
12
"Kürt köylü" sü pusuda yok edilen, 13 askeri pusuda katledilen bir ülkede
"yanlış ve başarısızlık ile utanç" çok fazladır.
Yayın tarihi: 9 Ekim 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/09//haber,B3ECE03CFC0B4204834F5005DA1415AB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.