İstanbul'un trafiğini üç saatte aşıp ucu ucuna uçağa yetiştikten sonra, "Bunun bir de dönüşü var. Acaba gitmese miydik?" diye düşünürken, Antalya'nın havası, denizi bütün bu stresi unutturdu. Pazar akşamı sahilden ayrılırken, dönüp ardıma baktığımda şahane bir fotoğraf vardı karşımda; ıssız, uzayıp giden bir sahil... Birkaç kişi... Ve bulutların arasından çıktığında insanın tenine ılık ılık dokunan bir güneş... Evet, Antalya şahaneydi. Kaldığımız Majesty Mirage Park Otel'de sessiz sakin bir tatil geçirmeye hazırlanırken, bayram gecesi Bülent Ersoy'un sahneye çıkacağını söylediler. İşi gereği yüzlerce konser izlemiş olan ve bu durumdan da fazlasıyla sıkılan ben, o tatilci kalabalığı içinde yer almaya hiç de niyetli değildim ama kendimi bir anda salonda ve bir müzik ziyafetinin içinde buldum. Bülent Ersoy, o gece kelimenin tam anlamıyla Bülent Ersoy'du. Özel yaşamından, kocasından, kısacası kendisini kendisinden uzaklaştıran bütün o konulardan uzakta; bir usta-diva olarak 2.5 saat boyunca herkesi yerine mıhladı. Üstelik eşi ile tartıştığı ve bunun için salona geç geldiğini duyduğumda, "Pek de tadı olmaz" demiştim ama yanılmışım. Son yıllarda, hiçbir konseri bu kadar keyif alarak izlediğimi hatırlamıyorum. O da keyiflendi. Sanat Müziği'nin en ağır eserlerini de okudu, herkesin bildiği şarkıları da... Ben böyle ortamlarda herkesin vur patlasın, çal oynasın eğlenmek istediğini sanırdım ama insanlar bir konser salonundaymışçasına izlediler Ersoy'u. Hele mikrofonu bırakıp şarkıları çıplak sesle okuması vardı ki; şahaneydi... Son aylarda Bülent Ersoy hakkında medyada çıkan haberleri hatırladım. Ne kadar gereksiz ayrıntı; ne kadar saçma sapan kavgalar ve kendini ifade etmeye çalışmalar... Gerek var mı bunlara? Bir tek Bülent Ersoy yeter bize oysa...
Yayın tarihi: 16 Ekim 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/16/gny/baliksirti.html
Tüm hakları saklıdır.