kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Karabol'un hayatında en çok etkilendiği film In the Mood For Love (Aşk Zamanı). "Böyle bir filmin yapımcısı olmak isterdim," diyor.

Bolu'da korku, Safranbolu'da aşk filmi izleniyor

Burcu ALDİNÇ
29.09.2007
Türkiye'deki sinema salonlarında neden 10 dakika ara veriliyor, Anadolu'da ilk kez sinemaya gidenler ne gibi tuhaflıklar yapıyor?.. Yıllardır sinema sektörünün içinde olan Nida Karabol Akdeniz, sinemanın bilinmeyenlerini anlattı..
Dünyada en çok getirisi olan endüstrilerin başında sinema geliyor. Amerikan sineması her yıl yüzlerce yeni filmle vizyona merhaba derken, Türkiye maalesef bu sayının gerisinde kalıyor. Hala sinema salonu olmayan altı ilimiz var. Yılda satılan sinema biletinin sayısı ise 30 milyon. Aynı kişinin, ortalama beş kez gittiğini hesaplarsak, sadece altı milyon kişi sinemaya gidiyor demektir. Nida Karabol Akdeniz ise tam bir sinema aşığı. Nasıl olmasın, çok küçük yaştan itibaren Türk sinemasının içinde. İstanbul Kanatlarımın Altında gibi yerli birçok filmin yapımcılığını üstlenen Karabol sinemanın bilinmeyenlerini anlattı.

- Sinemaya olan ilginizin arkasında ne var?
- Annem de babam da sinema sektörünün içinden. Annem ve ortağı 40 yıl evvel yapım şirketi olan Umut Sanat'ı kurdular. Küçükken zamanımın çoğunu ailemle sinemada geçirirdim. Hatta hiçbir filmi kaçırmamak için kombine bilet satın alırdım.

- O dönemki sinema salonlarıyla günümüzdekileri kıyaslamanızı istesem...
- Eskiden inanılmaz kuyruklar olurdu. Babamın Moda'da bir Açıkhava sineması vardı. Film başlamadan önce 30 dakika kabare gösterileri yapılırdı. Bugün çok ünlü, ama o dönem henüz sıyrılmamış isimler çıkıp şov yapardı. Zeki Alaysa, Metin Akpınar tiyatro yapardı, Barış Manço konser verirdi, Nurdan Damcıoğlu kanto yapardı. Ardından da perde iner, film başlardı. Sinema bir sanattır ve sanırım eskiden insanlar bunun daha fazla bilincindeydi.

- Peki günümüzde sinema filmlerine ne gözüyle bakıyoruz?
- Eğlence. Hatta biliyor musunuz, sinema biletlerinden eğlence vergisi alınıyor. Yaşamımızın bir parçası değil, 'tüket-at' mantığıyla sinemaya gidiyoruz. Artık sinemaya gitmek yerine insanlar korsan seyretmeyi tercih ediyor. Bunun hırsızlık olduğunun kimse farkında değil.

- Korsana bu kadar talep olmasının nedeni nedir?
- Artık toplum olarak bireyci olduk. Egosantrik bir yaşam sürüyoruz. Teknoloji de bize bu konuda yardımcı oluyor. Oturduğun yerden dünyayı izleyebiliyorsun. Tek başına evde oturarak vakit geçirmek mümkün. Oysa eskiden video bile kiralasak, eşi dostu davet eder izlerdik.

- Korsanın önünü kesmek için ne yapılmalı?
- Biz sinema yapımcıları olarak bir çatı altında birleştik ve Se-Yap'ı kurduk. Amacımız Türk film yapımcılığını dünyada daha saygın bir yere taşımak. Yurtdışında da Türk yapıtlarının telif haklarını savunuyoruz. Bu yüzden de tüm diğer yapımcılara www.seyap. org.tr adresinden çağrı yapıyoruz.

'KORKU FİLMİ TERAPİ'
- Türkler en çok ne izliyor, saptamalarınız var mı?
- En çok trajikomik filmler tutuyor. Hem gülmek istiyoruz hem de duygulanmak. Bunun dışında son yıllarda lokal filmlere ilgi başladı. Ama bu tüm dünyada böyle. İnsanlar kendi dilinden bir şey izlemeyi tercih ediyor. Hem kendi yemeğini, sokağını görünce, kahramanla kendini özdeşleştirebiliyor. İçinde savaş, aşk ve gözyaşı olan dev bütçeli epik dramalar da tutuyor.

- İlden ile de izlenenler değişiyor mu?
- En entelektüel kitle Ankara'da. Bunun dışında en çok İzmir ve İstanbul'da sinemaya gidiliyor. Enteresan ama Bolu ve Karabük'te korku filmleri çok gidiyor. Safranbolu ise dünya şehri ya, biraz daha entelektüel filmleri tercih ediyor. Onlara romantik komedi filmlerini yolluyoruz. Anadolu'da aksiyon filmleri ve Süpermen, Harry Potter gibi yan ürünleri olan büyük filmler de tutuyor.

- Korku filmleri sanırım tüm dünyada oldukça revaçta...
- Sinema müdürleriyle zaman zaman toplantılar yapıyor, en çok kim hangi filmi sevdi, saptamaya çalışıyoruz. Müdürler, korku filmini izleyen gençlerin, şiddet sahnelerinden sonra yüzlerinde inanılmaz bir gülümseme ile salonu terk ettiklerini söylüyorlar. Adeta terapi oluyorlar.
Haberin fotoğrafları