Sinan Çetin'in çekip/çektirip de gösterime çıkarmadığı filmler, artık kendi alanında
Guinness rekorlar kitabına girecek hale geldi. İşte bu da onlardan biri... Çetin beğenmedi, rafa kaldırdı, yeniden çekecek/çektirecek dedikoduları yayılıp durdu. Ama işte sonunda, Alasya'nın yönettiği ilk ve asıl film huzurlarınızda... Özetle, Milli Güvenlik Kurulu denen, bize özgü kuruldaki bitmeyen hükümet-asker çekişmelerinden bunalan ve eline aldığı Anayasa kitabını, hayır, kaldırıp atmayan, ama serinlemek için (!) kullanır hale gelen bir Türkiye Cumhurbaşkanı, şoförünü atlatır ve bizzat kullandığı arabayla ve eşiyle birlikte derin Türkiye'ye dalar. Kastamonu yolunda onları bekleyen çok çeşitli sürprizler vardır: Arabalarına almak zorunda kaldıkları ve peşinde p......i olan bir hayat kadını, bozulan arabalarını onarmaya çalışan iyi yürekli köylüler, sorunlu Karadeniz balıkçıları...Ve panik içinde ABD başkanını bekleyen ve kendi başkanını arayan bir Ankara! Fransızlar pek incelikli olmayan işler için "Pek dantel gibi değil," derler! Bu film de pek dantel değil. Ama öncelikle, başkanlarını yıllardır sıradan insandan sarhoş, yalancı, ikiyüzlü, yeteneksiz, hatta katil veya teröristlerle işbirlikçi olarak gösteregelen bir Amerikan Sineması'nın tersine ve ülkemizde ilk kez olarak, devletin başkanını ana kahraman olarak seçiyor. Üstelik başbakan, hükümet ve bakanlar, yüksek memurlar ve başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere 'yüksek askeri erkan'a da bir komedi çerçevesinde yaklaşıyor. Batı için çok olağan olan bir şey, bizde ilk kez deneniyor. Bu girişimdeki sağlıklı, 'tonik', tabuları yıkan ve kendi çapında yürekli girişime öncelikle bir şapka. Demokratikleşecek isek, biraz da böyle çabalarla demokratikleşeceğiz! Ama öte yandan, bunun için yola çıkılmışken, keşke daha başarılı olunabilseydi. Öncelikle bir üslup birliği sağlanabilseydi. Oysa bu film, genelde Zeki Alasya'nın klasik Yeşilçam'ın sakinliğinden esinlenen anlatımı içinde yer yer birden fıttırıyor ve özellikle tüm 'başkanın şoförü' sahnelerinden tüm o Amerikan usulü sorgulama sahnelerine, alabildiğine stilize, karikatüre ulaşan bir atmosfere atlıyor. Özellikle de o yangın sahnesi, başka bir filmden alınıp eklenmiş gibi duruyor. Bu sahneleri, sonradan o kendine özgü merceklerle Sinan Çetin çekmiş sanki desem... Acaba yanılmış mı olurum? Başta Zeki Alasya ve Derya Baykal, kimi oyuncular çok iyi. Ama kimileri, özellikle de 'amatörler' dökülüyor. Örneğin başbakan rolü, gerçek bir karakter, en azından güçlü bir tip olamaz mıydı? Ama hakkını verelim: Yine bir amatör, rolünün hakkını öylesine veriyor ki, tam anlamıyla rol çalıyor. Elbette dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i kastediyorum!.. O "Kaçmak mı? Nasıl kaçarım? Nereye sığarım?" dediği anda, ip kopuyor, zaman duruyor ve gerçek mizah ortaya çıkıyor! Yine de belli ölçüde eğlenceli bir yapım bu... Bir tahmin: Elbette Demirel, ama görebilse Abdullah Gül de beğenirdi. Özellikle, onun şimdiden sezilen kişisel politikasına pek uygun düşen finaldeki 'halkla kaynaşma' bölümleri nedeniyle... Ama, yine görseydi, sanırım Sezer hiç mi hiç sevmezdi!
ÖTEKİ TÜRKİYE'DE BİR CUMHURBAŞKANI Yönetmen: Zeki Alasya /
Senaryo: Z. Alasya, Nezih Tuncay, Faruk Karaçay, Abdullah Pişirir, Süleyman Şahin /
Görüntü: Kamil Çetin
Oyuncular: Zeki Alasya, Derya Baykal, Ayla Algan, Yeliz Yeşilmen, Suat Sungur, Deniz Arman, Aziz Üstel, Aykut Oray, Şahap Sayılgan, Çetin Özkan, Serhat Özcan / Plato Film Yapımı.
Bugünkü Tüm Yazıları
'Demirel ve Gül beğenir Sezer ise nefret ederdi!'
Yayın tarihi: 22 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/22/ct/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.