Şu anda 150 civarında TV dizisi çekiliyormuş. Piyasanın bu ihtiyaca cevap veremediğini, dizileri izlerken açıkça görüyorsunuz zaten. Elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen bir dolu yeni yetme var ekranlarda. Hepsi birbirlerine benzeyen uzun saçlı, renkli gözlü kızlar, esmer, kulağı küpeli oğlanlar... Her hafta bir saatlik bir dizi çekmek kolay değil tabii. Sanırım zamanı doldurma sorunu var. Bunun için de yönetmenler bol bol İstanbul Boğazı görüntüleri çekip, dizinin arasına bunları serpiştiriyorlar. Yine aynı sorundan dolayı dizi kahramanlarını çoğunlukla dururken, düşünürken ya da kendi kendileriyle konuşurken görüyoruz. Suratlar ağlamaklı ama nedense gözyaşı akmıyor bir türlü.
(Siz o planlarda kalkıp, ev içinde ufak tefek işlerinizi halledebilirsiniz. Bir şey kaçırmış olmayacaksınız zira. Çünkü kahramanımız hala ağlayamıyor.) Ve giysiler... Genelde dizilerin konuları son derece zengin ve güçlü ailelerin içinde geçiyor. Evler şahane, arabalar son derece lüks. Ama kahramanlarımızın üstü başı dökülüyor. Örneğin holding sahibi genç bir kadının üzerindeki giysilere bakıyorsunuz; sanki semt pazarından alınmış. Yok mudur bu dizilerin kostüm sorumluları ya da sanat yönetmenleri? Bir de aklıma takıldı? Biz bütün yaz sıcaktan yandık. Sokakta yüzümüze fön makinası tutulmuş gibi sıcak çarpıyordu. İşte tam da o havalarda bir dizi çekilmiş. Aile gündüz havuzbaşında oturuyor, çocuklar sıcaktan bunalmış sürekli havuza atlıyor. Ama akşam olunca ne görelim? Evin devasa salonundaki şömine cayır cayır yanıyor! Demek ki, bu görüntü yönetmenin hoşuna gitmiş. Daha ne diyelim? İzliyoruz işte...
Bugünkü Tüm Yazıları
TV dizilerindeki rüküşlük!
Yayın tarihi: 14 Eylül 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/14/gny/haber,854249D2359F473EA38C934273F91433.html
Tüm hakları saklıdır.