Ne haftaydı ama... Eylülle birlikte aylardır büyük kentin sosyal yaşamına çökmüş olan tembellik dağıldı, sanatsal etkinlikler, patlama halinde hız aldı. İlk kokteyl, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle Dolmabahçe Sarayı'nın bir bölümünde açılan 'Eşek Postu Küçük Tiyatrosu' sergisiydi. Çok özgün ve hoş bir çaba: Ünlü Fransız yazarı Pierre Loti, çocuk yaşlarında (yani 1860'larda), ailedeki kadınlarla birlikte klasik
Eşek Derisi masalını, minyatür bir sahnede sergilemeyi kurmuş, bunun için de kiraz çekirdeği, kibrit gibi şeyleri çeşitli kumaş ve dantellerle giydirip figür ve dekorlar yapmış. Yıllar sonra bunları bir kutuda bulan genç sanatçı Jean-Michel Othoniel ise bu esinle tüm bulduklarını camdan yaptığı çok daha büyük dekorların içine yerleştirmiş. Ve ortaya, koca bir yüzyılın ayırdığı, biri tarihin malı olmuş, öbürü (o gün aramızda olan) gencecik bir sanatçının ortak çabasıyla bir masal ve estetik dünyası çıkmış. Bu sergiyi görmeye çalışın, 28 Eylül'e dek sürüyor. Tam o aralar bir yiyecek zehirlenmesi yaşadığım için, Bienal'in açılışlarına, sergilerine ve de partilerine katılamadım. Ama ilk fırsatta kenti bir büyük sanat meşheri yapan bu görkemli olayı izleyeceğim. Anlaşılan, beşinci yılında Bienal artık büyüdü, Avrupa'nın en iyilerinden biri oldu. 3 bin yabancı konuk, bunca sergi, bunca açıkhava etkinliği ne demek? Kültür Başkenti İstanbul yolundaki bu büyük olay için İKSV'yi kutlarım.
Bugünkü Tüm Yazıları
Eşek Derisi masalı camla canlanmış!
Yayın tarihi: 14 Eylül 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/14/cm/haber,6D049CCF5B884C01BF80820D221C244A.html
Tüm hakları saklıdır.