Sanatçı dediğiniz ne iş yapar?
Yılın en çok tartışılan filmi olacak şüphesiz Amerikalı, ünlü yönetmen Brian De Palma'nın son filmi 'Redacted...' Büyük gürültü koparacağı, Amerika'yı derinden sarsacağı konuşuluyor. Filme konu olan; Abir Kasım adlı Iraklı bir kız çocuğu... Geçen yıl Bağdat'ın güneyindeki Mahmudiye'de altı kişilik ABD timinin tecavüzüne uğramış ve yakılarak öldürülmüş. Annesi, babası ve küçük kız kardeşinin başına da kurşun sıkılmış. 12 Mart 2006'da 'Irak'a özgürlük getireceğiz' diyen ABD askerlerinin eseri vahşi bir katliam... Askerler, olayı bir direnişçi baskını gibi göstermeye çalışsalar da katliam yaptıkları ortaya çıkıyor ve her biri 100 yıl ile ölüm cezası arasında değişen çeşitli cezalara çarptırılıyorlar. 'Dokunulmazlar' ve 'Scarface' gibi kült filmlerin yönetmeni De Palma'nın belgesel tadındaki filmi işte bu! Yani 'Amerika'nın Geceyarısı Ekspresi...' Film ilk kez geçtiğimiz hafta sonu Venedik Film Festivali'nde gösterildi. Haberlere bakılırsa büyük yankı uyandırmış; filmdeki şok kareleri gören eleştirmenler gözyaşlarını tutamamış, hepsi ağlayarak terk etmiş salonu... Amerikan basını, bu filmin, gösterime girmesinin ardından Bush yönetiminin kabusu olacağını söylüyor, 'ABD ordusunu Irak'tan çekecek film' yorumunu yapıyorlar.
66 yaşındaki yönetmen; filmin gösteriminin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Amerikan basınının savaşla ilgili çarpıcı görüntüleri kamuoyundan sakladığını söyledi ve ekledi: "Bu film, Irak'ta neler olup bittiğiyle ilgili gerçeği Amerikan halkına göstermeyi amaçlıyor." Yani adam çıktı açıkça şunu dedi: "Ben bu filmi ABD askerleri Irak'tan çekilsin diye yaptım!" Şimdi, arkanıza yaslanın ve düşünün... Türkiye'de hangi yönetmen hükümeti karşısına alabilir, ülkesinin gerçeğini anlatan böyle bir filmi çekerdi? Hangi yönetmen kamuoyu baskısı oluşturmak için bu role soyunurdu? Hiçbiri! Peki hangi oyuncu böyle bir filmde rol alırdı? Hiçbiri! Mesela yıllarca Türkiye'nin Güneydoğusu'nda bir savaş yaşandı. Onca Kürt kökenli yönetmenimiz, oyuncumuz vardı. Duyarlı insan numaraları çekip, 'Biz bu olanlardan çok rahatsızız' demek dışında ne yaptılar? Hiç, kuru gürültü! Ama adamlar belgesellerini çekiyor; şişmanlıklarını, artan silahlanmayı, çevreye zarar veren şirketleri, yaptıkları katliamları, her şeyi eleştiriyor, kamuoyunu uyarmayı görev biliyor. Bizimkilerse bırakın politik olmayı, politik bir film çekmeyi -ki bundan kastımız duyarlı olmaktır- bir seçimde oyunu kime vereceğini bile söylemekten o kadar korkar, o kadar korkar ki apolitik olmak en büyük meziyet halini alır onlar için. Bir Hülya Avşar rengini belli etti seçimlerde; AKP'yi övdü, bir Erkin Koray MHP'ye oy vereceğini söyledi, bir de milletvekili olmak isteyenler tabii ki! Başka var mı? Nur Sürer var; hatta 1 Mayıs yürüyüşüne katılıp gözaltına alınacak kadar politik biriydi. Sezen Aksu cumartesi annelerine destek vermişti... Bu kadar galiba!
Hollywood'a dönün bakın bir de... Sean Penn, Susan Sarandon, Martin Sheen, Kevin Bacon, Matt Damon gibi şöhretler bırakın politik ve eleştiri dozu yüksek filmlerde rol almayı; Bush karşıtı, savaş karşıtı kampanyalarda en başı çekiyorlar, reklam filmlerinde rol alıyorlar. Ha, bunu savunmayanlar da var elbet. Başka bir tarafta olanlar. Ama bunu da söylüyorlar. Bruce Willis gibi Irak'a gidip askerlere moral vermekten çekinmiyorlar mesela.. Yani bir şeylere taraf olmak lazım; hayata karşı bir duruşun olmalı. Bizimkiler gibi akmaz, kokmaz, bulaşmaz olmak mıdır sanatçı olmak? Birbirlerinin selülitine laf atmak mıdır sadece? İnsanları etkileme gücün varsa, peşinden sürükleyebiliyorsan onları şayet; sorumlulukla yapmalısın bunu. De Palma'nın dediği gibi... "Bu mesaj insanlara verilmeliydi ve ümit ediyorum bu duruma tepkisiz kalmazlar" demelisiniz.
Yayın tarihi: 5 Eylül 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/05/gny/sever.html
Tüm hakları saklıdır.