Koprivnica galibiyetinin yankıları
Özge AYDIN /SABAH İNTERNET
Dün Koprivnica'yı Ümit Karan ve Hakan Şükür'ün golleriyle 2-1 yenen G.Saray UEFA Kupası'nda yoluna devam etti. Yazarların yorumları şöyle;
LEVENT TÜZEMEN: "BİZ" FELSEFESİ (SABAH)
Kalli'yi ayrıcalıklı kılan en önemli özelliği çalıştırdığı takımlara "Biz" diye düşünmeyi öğretmesidir. Galatasaraylı futbolcular sahada "Biz" mantığı içinde mücadele ediyor. Herkes birbirinin yardımına koşuyor. Hiçbir oyuncu kaytarmıyor çünkü kulübede oturmayan Kalli hepsini gözleriyle yakın takip yapıyor. Öyle ki oyuncular attığı her pas sonrası yan gözle "Kalli acaba ne diyecek?" diye kulübeyi süzüyor.
Hakan-Karan birbirlerine yakın oynadığından ön ve arka direk paylaşımı yapmadığından gol vuruşlarında geç kalıyorlar.
Sonuçta; Galatasaray da özlediği taraftarı da kabına sığamadı. Gecenin çalışkanları Sabri ve Hasan'dı, yıldızı da savunmada iyi onayan ve sık hücuma çıkan Servet'ti..
EMRAH KAYALIOĞLU: AVRUPA İDMANI (SABAH)
Avrupa'da en başarılı, en çok maç yapan, en çok maç kazanan Türk takımı Galatasaray'a Hırvatistan'ın 12 takımlı ligini geçen sezon beşinci bitirmiş Slaven'in kafa tutabileceğini düşünmüyorduk. Ön elemelerde firesiz bir tablo vardı. Bu turu geçmek, Avrupa'da kulübün 200. maçını oynama şerefini de bu kadroya getirecekti. Ancak tüm bu faktörlere karşın zayıf rakibe karşı iyi motive olamayan bir Galatasaray vardı sahada.
Avrupa idmanı gibi de olsa, iki maçı da kazanarak turu geçen takımın hiç mi artısı yok? Lincoln'ü var, yetmez mi? Tek başına bütün eksileri yok edebiliyor. Tabii, Slaven gibi takımlara karşı... Ya rakipler ciddileştikçe ne olacak?
YAŞAR YALÇIN: HEP BÖYLE (FOTOMAÇ)
Maçtan önce sorsalar "Galatasaray bu turu rahat geçer" derdim. Deplasmanda alınan bir galibiyet aradaki güç farkı, bunu bana rahatça söyletirdi. Ancak futbol öyle ilginç oyun ki Galatasaray ilk yarı tek kale oynadı. En az üç farklı bir galibiyetle ikinci devreye başlayabilirdi. Ama hesapta olmayan işler ortaya çıktı., Orkun'un gelişigüzel yaptırdığı bir penaltıyla golü yiyince herkes şaşkına döndü. Orkun iyi bir kaleci. Ama gerçekten kendeni disipline etmesi lazım. Kendisine güvenmesi tabii ki iyi ama aşırı güvenin hem kendisine hem de takıma zararı oluyor.
İkinci yarıda Galatasaray yine iyi oynadı. Takım halinde çok koştular, mücadele ettiler, maçı hafife almadılar.
AYHAN AKBİN: ŞİMDİLİK TAMAM (FOTOMAÇ)
Galatasaray, dolu tribünler önünde, ilk maçta da yendiği rakibini bir kez daha mağlup ederek gruplar öncesi son tura kaldı. Slaven Koprivnica ciddi bir rakip değildi. Ama tribünleri dolduran seyirciler rakibi değil, Lincoln'ü izlemeye gelmişlerdi. Lincoln, Ümit'e attırdığı gol öncesi yaptığı hareketlerle ve final pasıyla seyirciye kendini bir kez daha gösterme şansı bulup onları coşturdu.
Ayrıca oyun içinde yaptığı olumlu hareketleriyle de sahanın en iyi oyuncusuydu. Şu gerçeği herkes bilmeli. Lincoln, Galatasaray'ın lokomotifi, o iyi oynarsa Galatasaray takım halinde iyi oynayacak ve kazanacak. Her hangi bir nedenden dolayı sahada olmazsa ya da sahadayken bu kadar istekli oynamazsa onun görevini üstlenecek başka oyuncu yok.
KANAT ATKAYA: VİVA MEKSİKA (HÜRRİYET)
RAKİP bir terazi hesabında, Galatasaray'ın karşısındaki kefeye konacak türden değildi. Bu durumu zaten ilk maçta anlamak mümkün.
İki takım arasında, ülke futbolu, futbol tarihi, kulüp geçmişi ve hali hazırdaki kadrolarda farklılıklar var. Ki bu farklılıklar kapanacak türden değildi. Galatasaray, maçın başında aradığı golü bulunca, ortada bitirilmesi gereken, bir 80 dakika kaldı. Bu 80 dakika boyunca, Galatasaray, Florya'da dişine göre, idman ekibi bulmuş havalarında oynadı. İki maç sonunda, tek düşündürücü hadise, Galatasaray'ın bu takımdan öyle ya da böyle iki gol yemiş olmasıdır, bence.
Netice itibariyle Galatasaray, geçeceği öngörülen, bir turu geçti. Uzun bir aradan sonra, heyecan veren bir Galatasaray görmek, herkesin elbette çok hoşuna gidiyor. Türkiye'de stadyumlarda gördüğüm en başarılı Meksika dalgası uygulamasını, dün Galatasaray tribünlerinde gördüm. Bu bile takımın umut verdiğinin bir işaretidir. Yaşasın Meksika dalgası...
İLHAN SÖYLER: LİNCOLN'E MEST OLDUM (HÜRRİYET)
Feldkamp, tekrar sahalara dönerken, "Paslanacağıma, yıpranırım" dedi ve önce Galatasaray'daki futbolcuların kalplerini, beyinlerini harekete geçirdi. Şimdi takımı da harekete geçirmeye çalışıyor. İşte, bu zamana kadar oynanan maçlarda bunları uyguluyordu. Onun kulübedeki haline baktığımda, bir kedinin, fareyi izlediği gibi sahayı gözleriyle taradığını görüyorum. Hatayı da asla affetmiyor. Dün gece oyunun her bölümünde tempo vardı, güzellikler vardı. Hele kazanma duygusu, tüm takıma Beyaz Tilki Feldkamp tarafından aşılanmıştı.
G.Saray ilk maçı Hırvatistan'da kazandığı için tur biletini daha orada cebine koymuştu. Ama dün seyircisiyle Ali Sami Yen'de buluştuğunda da gevşeme gibi bir lüks göstermedi.
AHMET ÇAKIR: KÖTÜ BİR HAZIRLIK MAÇI GİBİYDİ (ZAMAN)
Ali Sami Yen'de çok başka beklentiler içinde olan Sarı-Kırmızılı taraftarlar, kötü bir hazırlık maçına razı olmak zorunda kaldılar. Uzun süredir ilk kez takımlarıyla buluşan G.Saraylı taraftarlar, sadece Ali Sami Yen'i değil, stat çevresini de tıklım tıklım doldurmuşlardı.
Feldkamp hakkında sonuna kadar olumlu düşünceye sahip olduğumuzu okurlarımız biliyor. Ancak 'beyaz saçlı aslan'ın oyuncu değişikliği yapmayı beklemeyişi insanı şaşırtıyor. Bunun yanında Hasan Şaş'ın sol beke çekilmesi türünden orijinallikler büsbütün yadırgatıcı oluyor. Uğur Uçar, her geçen maçta takıma biraz daha yerleşiyor; ancak sezon başı çalışmasını takımla birlikte yapmadığı için 60. dakikadan sonra çok zorlanıyor. Feldkamp, bu oyuncunun dramını seyretti, onu ya da oyunu rahatlatabilecek değişikliği yapmadı.
Yayın tarihi: 31 Ağustos 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/31//haber,D012945820B74EC083F73328F9C93823.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.