kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Yazdığı senaryoyu ikinci bir göze okutmadığını söyleyen Birsel: "Ben başlayıp noktayı da ben koyuyorum. Sonraki yorumlar önemli tabii ama bu işin sorumluluğunu aldıysan, kendine güveneceksin."

'Dram kolay iş, zor olan komedi yapabilmek'

İLKNUR K. AKMAN
08.07.2007
Çarşamba günlerinin en büyük eğlencesi Avrupa Yakası tatile girdi. Yıl boyunca aralıksız çalıştıklarını söyleyen dizinin senaristi ve oyuncusu Gülse Birsel ise şimdi tatilin ve başarısının keyfini sürüyor. Birsel'le senaryoları nasıl yazdığını, dizide bundan sonra neler olacağını ve yeni projelerini konuştuk..
- İnanılmaz yoğun bir sezon geçirdiğinizi biliyorum. Sabah başlayıp ertesi gün biten çekimler, SABAH'a köşe yazınızı yetiştirmek için "Yazımı göndermek için kaç dakikam kaldı?" telaşları... Tatile girmek nasıl bir duygu?
- Tam 40 hafta, hafta sonu tatili bile yapmadım, öyle söyleyeyim... Sadece dizi yerine maç yayını olduğu bir hafta, beş gün Londra'ya gittim. Aralıksız çalışmak çok ağır bir şey. İnsan hiç tatil yapamadığı zaman, sokaktaki herkesi kıskanmaya başlıyor bir süre sonra. Alışveriş yapanlar, kafelerde oturanlar, herkes senden şanslı gibi geliyor sana... Neyse ki tam "Artık kaldırımayacağım," dediğin noktada tatile giriyorsun. Şimdi iki ay tatilimiz var. Tabii bu kadar severek ve eğlenerek yapmadığı bir iş olsa, asla 40 hafta aralıksız çalışamaz insan.

- Genelde uykusuzluğa, böyle ağır tempolara alışık mıdır bünyeniz?
- Doğrusunu söylemek gerekirse, hayatımda tempo düştüğü zaman depresyona yakın bir durum oluyor bende. Hafif depresif bir ruh haline bürünüyorum çünkü 19 yaşımdan beri çalışıyorum. Ben üniversite birinci sınıfta bile sıkıldım, çok rahat geldi üniversite bana. O yüzden de işe girdim ve gazeteciliğe öyle başladım. Ben tembellik yapmayı, evde oturup keyif yapmayı bilmiyorum gerçekten. Ama hiç bu yılki kadar çok çalışmamıştım hayatımda. 90 dakika dizi çekmek delice bir şey gerçekten... Dünyada 40 dakikalık bir sitcom bile yok!

'BİZDEN İYİ KOMEDİ DİZİSİ YOK'
- Peki bu delice işi nasıl beceriyorsunuz? Açıkçası bir ara dizinin temposu düşüyor gibiydi ama sonra tekrar müthiş keyiflendi...
- Doğru, geçen senenin sonlarında oldu öyle bir şey ama bu kadar süre içersinde bunun olması çok normal. Genele bakacaksın, son dört yıldır bizden daha iyi komedi dizisi olmadığı gibi bize yakın iyilikte bir komedi dizisi de yok. Yani, bizim en kötü bölümümüz bile piyasadaki bütün komedi dizilerinden daha iyi.

- İnsanları hep iyiye alıştırdığınız için, her bölüm müthiş eğlendirsin isteniyor sanırım...
- Tabii bizi bizle karşılaştırıyor insanlar. Ama bizim de kendimize göre daha düşük veya yorgun olduğumuz haftalar olabiliyor. Geçen senenin sonunda benim yorulmamın sebebi ise ekip içindeki anlaşmazlıklar, devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz kaygıları ve bunların getirdiği bıkkınlıktı. Komedi moralle yapılan bir iş, bir de annem ve babam bir hafta arayla trafik kazası geçirmişti. Kısacası zor bir yıldı benim için. Ama ben belli bir standartı tutturmak için elimden geleni yapıyor, bunu tutturduğuma da inanıyorum.

'ZOR OLAN HİKÂYEYİ KURMAK!'
- Bu yılki ekibin uyumu nasıl? Diziye yansıyan herkesin inanılmaz eğlendiği...
- Biz bu yıl, yepyeni bir diziye başlıyor gibi olduk. Ekip çok uyumlu, herkes birbirini çok seviyor, kulis her zamankinden daha neşeli... Bu reytinglere de yansıdı. Ama en önemlisi ben artık daha tecrübeli bir senarist oldum ve dizi 90 dakikaya uzayınca da iyi kıvırabildim.

- Tek başına mı yazıyorsunuz tüm senaryoyu gerçekten?
- Tek başıma yazıyorum ve birkaç kişi birden nasıl yazılır, hiç canlandıramıyorum kafamda. Birçok dizide öyle yapılıyor aslında. Ama ben yapamam çünkü hikâyeyi ben oluşturuyorum, karakterleri ben biliyor, ben konuşturuyorum... Birinin başladığı bir işi, bir başkası nasıl aynı şekilde devam ettirebilir anlamış değilim. Benim asla tercih etmeyeceğim bir şey ekiple yazma işi.

- Size fikir veren de mi yok hiç?
- Yok. Bir de epey tecrübelendim herhalde, 130 bölüm oldu... Bu işin en zor tarafı hikâyeyi kurmak, gerisi benim için çok kolay. Yazarken espriler geliyor zaten, her karakterin sesini duyuyorum sanki. Size garip gelebilir ama kiminle ilgili bir replik yazacaksam, o karakter sanki repliği kulağıma fısıldıyor. Önemli olan şu benim için; bu hafta ne olacak? Aslı Cem'le küsecek, o yüzden Fatoş'la Tanrıverdi kavga edecek vs. Onu hallettikten sonra, gerisi gerçekten eğlence benim için.

- Tıkandığınızda ne yapıyorsunuz? Ne bileyim dışarı çıkıp bir tur atmak, evde bir aşağı bir yukarı yürümek ya da çok güvendiğiniz birini arayıp "Sence şöyle mi olsa?" demek...
- Konsantrasyonum daha çok akşamları yükseliyor, o yüzden de gece yazıyorum. Bol bol kahve ve çay içiyorum. Düzenli olarak fikrini aldığım kimse yok. Bilgisayarın başına oturduğun zaman, dizi için çalışan o kadar insanın sorumluluğunu aldığını ve milyonların televizyon karşısında bu diziyi beklediğini düşününce, yazacaksın zaten, başka çaren yok. Kendine zarar vermek istemiyorsan da yazabileceğinin en iyisini yazacaksın!

- Elinizi bu kadar büyük bir taşın altına koyduğunuz için zaman zaman, "Ben kendime iyilik mi ediyorum, kötülük mü?" diye düşünüyor musunuz?
- Aslında düşünmüyorum çünkü her şeye rağmen, bu iş benim çok zorlandığım bir iş değil. Hatta itiraf edeyim, bu, hayatımda yaptığım en kolay iş! Ben 19 yaşımdan beri yazarak para kazanıyorum zaten... Gazetecilik sayesinde bu işi başarıyorum.