Cumhurbaşkanı Sezer veda turunu neredeyse tamamladı. Pazartesi günü Meclis ziyaretiyle son noktayı koyacak. Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, MİT, Diyanet, YÖK, Türkiye Barolar Birliği... Veda ziyaretlerinin dökümü böyle.
Listede bizce büyük, çok büyük bir eksik var: Son dakikada karar değiştirmezse Sezer'in programında halka veda konuşması yer almıyor. Oysa basın toplantısı düzenleyerek ya da TV ekranlarından seslenerek 7 yıl 3 aylık döneminin muhasebesini yapabilirdi.
Çünkü 5 Mayıs 2000 tarihinde Cumhurbaşkanı seçildikten sonra "Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına", "Milletin huzur ve refahı ülküsünden ayrılmayacağına", "Büyük Türk Milleti huzurunda" and içti. (Anayasa'nın 103'üncü maddesi)
Ayrıca görev süresince "Türk milletinin birliğini" temsil etti. (Anayasa'nın 104'üncü maddesi)
Yani 7 yıl boyunca Çankaya'da bizim, Türk milletinin, Türk halkının, Türk ulusunun adına, onun Meclis'teki temsilcileri aracılığıyla verdiği vekaletle görev yaptı. 7 yıl boyunca orada bizi temsil etti. Ayrılırken görevi "Asli sahibi"ne iade etmek adına veya hiç değilse "Helallik almak için" Türk ulusunun önüne çıkması gerekmiyor mu? Dün
Genelkurmay'a "Allaha ısmarladık asker" diye veda etmesi gibi bizlere de "Allaha ısmarladık millet" diye el sallamasını beklemek hakkımız değil mi? Demirel örnek olmalıydı Üstelik 9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel'in getirdiği güzel bir emsal var. O, görevi Sezer'e devretmeden bir gün önce, 15 Mayıs 2000 tarihinde düzenlediği basın toplantısında 7 yılının hesabını vermişti.
"Her zaman demokratik laik cumhuriyeti, hukukun üstünlüğünü, anayasal vatandaşlığa dayanan milliyetçiliği, üniter devleti, açık rejimi, fikir hürriyetini din ve vicdan hürriyetini, teşebbüs hürriyetini, hür seçimi, hür parlamentoyu, bağımsız yargıyı, hür basını, toplantı ve gösteri hakkını vazgeçilmez ilkeler saydım" diye başlayan tarihi konuşmasında Demirel, 7 yıllık görev süresince Çankaya'da kaç vatandaşı kabul ettiğini (131 bin 204 kişi), kaç açılış ve temel atma törenine katıldığını (1463), iç ve dış gezilerde kaç kilometre yol kat ettiğini (1 milyon 68 bin 567 km), kaç yabancı devlet adamı ile görüştüğünü (2312) bile tek tek saymıştı. Ve de "Bunun kalıcı bir geleneğe dönüşmesi" dileğinde bulunmuştu.
Şölen gibi olmalı Sezer acaba bilançosunun bu tür kalemleri pek ahım-şahım olmadığı için mi muhasebeden kaçınıyor? Çünkü Demirel'in aksine o Çankaya'nın kapılarını vatandaşa kapattı. Halk günlerini iptal etti. Yurt dışı gezilerden, ziyaretlerden pek hoşlanmadı (7 yılda topu topu 49 ülke), yurt içi gezilere ise zorunlu olmadıkça çıkmamaya çalıştı. Ne davet verdi, ne de davetlere katıldı. Tatil yapmamayı ciddiyetinin ve tasarruf anlayışının bir parçası saydı. Çankaya'yı sıradan bir devlet dairesine çevirdi, sayısını epey azalttığı personelin mesaisini hep saat 17'de bitirdi. "Sırça köşk"te o kadar içe kapalı bir 7 yıl geçirdi ki, şimdi sade vatandaş olarak sokağa çıktığında bocalaması olasılığı var.
Sezer'in ayrıca devirteslim törenini "Kaçar gibi" planlaması da bize göre yanlış. Tıpkı Demirel gibi o da Çankaya'daki töreni "Milletin birliğinin ve beraberliğinin" coşkuyla sergileneceği bir "Demokrasi şöleni"ne dönüştürebilirdi.
Demirel'in 16 Mayıs 2000 tarihinde cumhurbaşkanlığı forsunu Sezer'e verirken söylediği gibi, "Makamların hilesiz, kansız, entrikasız gelinipgidilen yerler olduğunu" gösteren bu devir-teslimler "Demokratik cumhuriyete layık bir törenle" yapılmalı.
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/25//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.