Korkarım biz bu işin içinden çıkamadık, kendimizi nasıl avutacağımızı şaşırdık sayın okur! Geçen gece durumum şu. Mini elbisem, yapılırken sıcaktan baygınlık geçirdiğim fönlü saçlarım, ayağımda topuklu ayakkabılarım. Nefis İstanbul manzaralı bir terastayım. Evet, evet! Ben de şu randevularına saatli bomba misali dakikasında giden keklerdenim. Her defasında ellerim bomboş yüreğimde bir sızı. Neyse, görevli beklemem için terasa buyur etti beni. Hani restoranlarda vardır ya kapıda dikilip de sizi yönlendirmezse ortadan ikiye çatlayacak yetkili insan modeli. Arkadaş ondan!
KONUŞMAK ÖNEMLİ
Sıkıysa "Ben masada bekleyeyim" de! Bu restoranın da bir düzeni var canım!. Zaten takmışım kafayı "Kaç sene daha yaşarım" hesabına. Sıkılmışım, daha ne kadar böyle özgür kız takılırım düşünmüş taşınmış bulamamışım. Şimdi herkes gibi evlenme zamanım mı geldi yani, çoluk çocuğa karışma? Ama istemiyorum ki! Sabaha kadar gezdiğim için uykusuz kalmak istiyorum, bebek bin kere uyandığı için değil. Anlasanıza şekerim, bünyem hazır değil... Yoksa yalnız yaşlanan kadınlardan mı olacağım? Sıfat listemde en fazla teyzeliğe mi terfi edeceğim? Ya iş güç meselesi? Off boş verin, kuzu kuzu takip edip girdim terasa işte. İnsanlar gruplar kurmuş sohbet edip, içki içiyorlar. En kötü şey de bu olsa gerek; -yani sevgilinden ayrıldığında yanında öpüşen çiftlerin olması dışında- tek başına gir grupların arasına, sap gibi bekle bekle dur! Böyle anlar için yaşasın Black Berry! Cebine devamlı e-maillerin gelip gidiyor ya... Sen de kafanı kaldırmadan bakıp oyalanıyorsun. Taca kornere bakmaktan, kazara göz göze geldiğin bir adama sırıtmaktan kurtuluyorsun. O sırada yanımdaki koltuğa iki kadın konuşlandı. 'Tipik bir iç dökme, yakınma ama ertesi sabah hayatıma dokunma' seansı. Eee ne demişler; kadın kısmı için konuşmak, başarmanın yarısıdır. Yeter ki anlatalım, yüreği yıkayıp, serin serin oturalım.
NE OLACAK HALİMİZ?
Her zamanki gibi biri cırcırcır konuşuyor, öbürü dinliyor. Konuşan şöyle diyor; "Bak valla önümüzdeki ay 30 olucam, hala evlenemedim ben, şu halime bak! Ne zaman çocuk doğuracağım ki... İş de ömrümü tüketti ama bırakıp gidemem ki düzenimi..." "Her işte bir hayır vardır" diyor diğeri. Eh bunun adı 'kız arkadaş tesellisi'... İşleri çok yoğunmuş, öğlen yemeğe bile çıkma fırsatı bulamıyorlarmış, aldıkları para da para mıymış... Durun! Durun! Çakraları açıkmış. İfil ifil açtırmışlar yani bir seminerde. Çok mutlular! Ama yine öğle yemeğine çıkamıyorlar, tatilde telefonlarını kapatamıyorlar, ayrııı. Zaten düzgün bir ilişkileri de yok! 'Ne olacak bu halleri' konuşuyor konuşuyor, bulamıyorlar. Al benden bir tane daha! Hoş geldin yar, kulübümüze! Şeytan diyor, dikil karşılarına "Güzelim çakralarınız açık ya, yetmez mi. Sizi para derdinden, iş stresinden, çeşitli dırdırlardan, verilmek bitmeyen hesaplardan, gelecek kaygısından, çocuk sorunundan kurtarmaya yetmez mi?" Ah çok pardon, her işte bir hayır vardı değil mi?
Bugünkü Tüm Yazıları
Çakraları açmış işi hayra kalmış!
Yayın tarihi: 24 Ağustos 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/24/gny/haber,C4454252DF394922BEE4C6DD9B5A112E.html
Tüm hakları saklıdır.