* Kartal, geyik ve kurt gibi hayvanlar Türk boylarının simgesi olmuş, atalarımız, ölen atlar için mezar taşları ve kitabeler yaptırmışlar.
* Bu sevgi, Osmanlı döneminde de devam etmiş. Bir zamanlar Osmanlı'da Batılıları şaşırtan manzaralardan bazıları: Hayvan ve ağaçlar yararına oluşturulan vakıflar, kediler için yapılmış binalar, hayvanların beslenmesi için tahsis edilmiş uşaklar, hayvanların beslenmesi için bırakılan miraslar, sokak hayvanları için düzenlenen şiş kebap günleri, dünyada örneğine rastlanmayan Bursa'daki Leylek (Gurabahane-i Laklakan), Dolmabahçe'deki kuş ve Üsküdar'daki kedi hastaneleri, cami ve mezarlıklardaki suluklar, kuş evleri...
* Fransız rahip Du Loir, ünlü seyahatnamesinde, 1600'lü yıllarda Türklerde hayvanlara karşı duyulan hislerin dini bir görev mertebesine çıkarıldığını, insanlık fazileti olan hislerin hayvanata duyulmasının doğru olmadığını söylemiş ve yukarıdaki uygulamalarla alay etmişti.
* O dönemlerde İstanbul'da el üstünde tutulan sokak köpeklerinin sayısı yıllar geçtikçe artıyordu. I. Ahmet döneminde, sokak köpeklerinin toplanarak Anadolu yakasına atılması denendi. Bu sonuç getirmedi. Batı kültürü, ülkemizdeki etkisini artırdıkça hayvanların değerleri azaldı; henüz halkta değişiklik olmasa da aydınların köpeklere bakış açısı değişmeye başladı. Sultan II. Mahmut ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde köpekler toplu olarak Hayırsız Ada'ya sürgün edildiler. Ancak, halkınisyanı üzerine köpekler geri alındı. 1910 yılında diğer bir Hayırsız Ada vakası daha yaşandı.
* Günümüz Türkiye'sinde, AB uyum yasaları çerçevesinde, 'Hayvanları Koruma Kanunu' çıkarılmış olmasına rağmen hayvanlara yapılan muameleler iyi durumda değil.
Yayın tarihi: 11 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/11/ct/haber,9DD1B6DB60A2461982D2DEA35DF3EB5A.html
Tüm hakları saklıdır.