UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Seçim pusulası
Elimizden gelen bu.
İncik boncukla değil azıcık yazıcıkla sözcükle sarılıvereceğiz ülkemize.
Ülkemiz; yürürken, bazen koşarken, tekrar tekrar yere kapaklanan, tam ayağa kalktı derken dizleri bükülen, dikleşti sanırken beli kırılandır.
"Çok seven" nicesinin boğazına yapıştığı, sarılırken tenini tırnaklayıp kanattığı, ruhunu sıkım sıkım sıktığı, bileğine bileğine çelmeyi taktığı, elini elini tutup büktüğü, beline beline vurduğudur.
Gandi' nin sözüne "Roll" dergisinde de rastladım:
"Dünyamız bizim ihtiyaçlarımızı karşılayabilir, ancak hırslarımızı karşılayamaz."
Ülkemiz de aynen öyle.
Hepimizin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar zengin, adil, şefkatli, sevecen, doğurgan, doyurucu olabilirdi.
Ancak bir kısmımızın hırslarını karşılayabildi.
Ne kadar hırsın ne kadar sonsuzlukta karşılanma ihtirasıyla gözü dönüyorsa, kat kat daha fazla kişinin ihtiyaçları insanca karşılanmayacaktır.
70 milyonluk ülkenin kaderini gerçekten belirleyebilen sayısının aslında ne kadar az olduğunu düşünür müsünüz hiç? Sayın. İsim isim.
Sistem ve kimi kurumlar eşitlik, adalet eşiğinden ne kadar uzaksa, böyle bir azınlık o kadar mümkündür.
Bunun ne demokrasiyle, ne cumhuriyetle esastan bağı olabilir!
Ama garip tecellinin tesellisi.
Hoşlanılmayan "demokrasi" nin temel biçimsel an'ı, "seçim"; insanlara hayattaki en ileri (yahut en katlanılmaz!) "eşitlik" duygusu tattıran (bilinen) en önemli icattır.
Bir an için, o an için; seçmenseniz, barajlara, temsil yetersizliğine, çöpe giden oylara rağmen, epey eşitsinizdir.
Tabii o an için, sadece orada.
Ve aşırı ihtiraslar ile insani, toplumsal ihtiyaçların kapışmasında, ikincinin nerdeyse hükmen yenilgiye mahkûm olması, "eşitlikçi" anın o andan ibaret yanılsama kalması, esas seçimlerimizi, fikri, insani, siyasi tercihlerimizi belirlerken bizi kökten uyandırmaya yetmez.
Ya umudunu oradan oraya gezdirirsin, ya umutsuzluğunla küsersin.
Siyasi, maddi ihtirasların, sivil, askeri, ticari tahakküm tutkularının gölgesinde, siyasi yapılar ile devletin, her türlü iş ortamının keskin hiyerarşisi, o buyurganlık, tüm eşitlik hülyalarına esastan karşıdır.
En azından bir an, eşitmişçesine seçim yapabilmenin mutlak tesellisi bir yana
Özünde anti-demokratik partilerle demokratik seçimin, muhafazakâr ahlaktan uzakları muhafazakâr saymanın, dünyalıklara bayılanları maneviyatçı diye yüceltmenin; cumhuriyetçiliğin özünden nasipsizlere cumhuriyeti kurtarmak için koşmanın, solun ruhuna düşmanları sosyal demokrat diye sınıflamanın; kendine öyle ad verdi diye derin uzmanlara demokrat diye hitap etmenin; halkının ciddi kısmından nefrete milliyetçi, ulusalcı demenin; imtiyaz, zümre egemenliği kurumlarını cumhuriyetçi kabullenmenin; adalet duygusundan uzaklara adalet, bağımsızlık ve boyun eğmeme tutkusundan azadelere bağımsızlık diye sarılmanın; iktidar gölgesinde veya patron buyruğuyla, atılma korkusuyla, şöhret, mevki, para hırsıyla bağımsız gazetecilik yapmanın, yaptırmanın, özgür seçimlere vesile olmanın tadına doyum olmaz.
Doyum olmaz ki, hep iştahla yenir!
Ötekine veya berikine karşı olduğunuz için seçtiğiniz saflara, önceki seçimlerinizi hatırlayıp yeniden bakın: Özgür seçim, insanın özsaygısı, bağımsız düşünmek, sürüklenmemek, hayatın o nispeten tek eşit anının kıymetini bilmek böyle bir şey midir? İnsan tek eşit anını, özgür seçim imkânını; eşitsizlik, adaletsizlik daha büyüsün diye nasıl kullanabilir? İnsan işte!
Yayın tarihi: 18 Temmuz 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/18//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.