Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin haklarında dava açılan 12'si tutuklu 18 sanığın yargılandığı davada sanıklardan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak'ın tahliyesine karar verildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanıkların sorgusunun tamamlanmasının ardından taraf avukatlarının talepleri alındı.
Duruşmada, cumhuriyet savcısı tutuklu sanıklardan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak'ın tahliyesini talep etti.Söz konusu sanıkların tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in babası Ali Rıza Tuncel, basın mensuplarının soruları üzerine ''oğlumun bu işlerle ilgisi bile yok'' dedi.Oğlunun zaten olacakları bir bir söylediğini kaydeden Tuncel, Dink ailesine de başsağlığı diledi.
Tuncel, Türkiye'de herkesin bayrağa ve hukuka saygılı olması, kardeş kardeşe ve huzur içinde yaşaması gerektiğini söyledi.
Bu arada tutuklu sanıkların cezaevi aracına bindirilmesi sırasında Erhan Tuncel, '' önyargılarının farkına varamayan toplumlar medeniyetleşemez'' dedi.
DİNK DAVASINDA O.S. SUSMA HAKKINI KULLANDI
Duruşmaya verilen ara sırasında gazetecilere açıklama yapan Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, sanıklardan Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'in sorgusunun yapıldığını, O.S'nin ise susma hakkını kullandığını söyledi. Diğer sanıklardan Zeynel Abidin Yavuz ile Tuncay Uzundal'ın ise avukatları olmadığı için ifade vermeyip mahkemeden avukat talebinde bulunduklarını aktaran Çetin, Tuncel ve Hayal'in ifadelerinde birbirlerini suçladıklarını kaydetti.
RAKEL DİNK'TEN MAHKEMEYE DİLEKÇE
Öte yandan Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, mahkemeye sunduğu "müdahillik" talebini içeren dilekçede, yargılama heyetinden adalet istedi.
"Benim hikayem 1915'in artıklarından olan Ermeni Varto Aşireti'nde başlar" diye sözlerine başlayan Dink, hayat hikayesini anlattı. Aşiretlerinin, kalanların tümü olarak 1978'de İstanbul'a geldiğini belirten Dink, "O güne kadar köy yaşamları boyunca ve o günden sonra da yan köylerin ağalarının çıkardıkları sahte tapularla açılan mahkemelere git gelle uğraştılar. Yan köyler ki onlar da bizim toprakların üzerinde kurulmuştur. Haklarını aradıkları için dayaklar, yaralanmalar, bir iki de mucizevbir şekilde ölümden kurtulma olayları yaşadılar. Babam, aslını ve dinini inkar etmeden onurlu bir yaşam sürdürdü, halen davası süren topraklarda yüreği ve aklı kalarak, üç sene önce Brüksel'de, çocuklarından 'ilgileneceğiz' sözünü alarak gözlerini bu hayata kapadı" dedi.
"ŞİMDİ ACI ACI AĞLIYORUM"
Babasının asla korkak davranmadığını, tembel olmadığını ve kimsenin emeğine gözünü dikmediğini ve çocuklarını kinle büyütmediğini ifade eden Rakel Dink, "Yatılı okulda tanıştığım, birlikte büyüdüğümüz, sevdiğim, Çutag diye seslendiğim, eşim Hrant Dink'le evlendik. Bu arada bu yatılı okul kampımızı da elimizden aldılar. İsa Mesih'in yardımı ile her türlü zorlukların üstesinden geldik, ülkemizin sorunlarına, söylemlerine birlikte üzüldük. Şimdi de acı acı ağlıyorum" dedi.
"ERMENİYİZ DİYE HORLANDIK"
Dink, dilekçesinin devamında şunları ifade etti:
"Şimdiye kadarki yaşamımızda 'Erminiyiz' diye ya horlandık ya hakarete uğradık veya Ermeni kelimesini küfür olarak duyduk. Bunları gazetelerde, televizyonlarda, nüfus dairelerinde memurlardan en yetkili ağızlara kadar her yerde işittik, işitiyoruz. Bazen bu ülkenin vatandaşı değilmişiz gibi, sanki başka yerden göç etmişiz gibi davranıldı. Bunların hepsi halen yapılmakta ve bu yapılanma bu anlayış, bu karanlık, bebeklerden katil yaratmaya devam etmekte. Bugün burada bu katil olmuş bebekler var, onları yaratan karanlık nerede?
DURMADAN DÜŞMAN YARATIP BEBEK KATİLİ YETİŞTİRİYORLAR
Karanlık dediğim belirsiz birileri değil. Bu karanlığın parçalarını Valilik'te, Jandarma'da, Silahlı Kuvvetler'de, MİT'te, Emniyet'te, Hükümet'te, muhalefette, Meclis'te olmayan partilerde, hatta basında ve sivil toplum kuruluşlarında bulabilirsiniz. Bunlar adı sanı belli insanlar, görevleri belli insanlar. Durmadan düşman yaratıp bebekleri katil yetiştiriyorlar ve bunu Türkiye'ye hizmet diye yapıyorlar. Bunları Agos'un önünde Sabiha Gökçen haberinden sonra ve eşimin mahkemelerinin önünde de gördük. Ama nedense adalet ya da hukuk onlara ulaşmıyor, ulaşmak istemiyor. Çünkü biraz ileri giderse kendisinin içinde de bunlardan olduğunu görecek.
DAVANIN SONUNDA BİRAZ OLSUN TÜRKİYE'NİN YÜZÜ GÜLSÜN
O halde eğer siz bu karanlıktan değilseniz ve bu karanlığı tasvip etmiyorsanız, onlara katılmıyorsanız, üzerine gitmeye cesaret edin ve bu dosyalarda set çekilmiş noktaların setlerini yıkın. Sizin aracılığınız ile Tanrı'nın adaleti yerine gelsin ki bu davanın sonunda biraz olsun Türkiye'nin yüzü gülsün, aydınlanmaya başlama noktası olsun.
Sayın Hakim, eşim yazdığı, düşündüğü ve konuştuğu için yargılandı. Hiç suçu olmadığı halde bu devlet anlayışı sayesinde suçlu bulundu. Bana göre devletin çoğu söylemleri bölücülük, hakaret, aşağılama içeren, bunlar gibi katil bebekleri cesaretlendiren ve çoğaltan nitelikte. Velhasıl bu karanlık pınarın başı devlet ağzı ve anlayışıdır. Bu söylemlerden ve söyleyen kişilerden şikâyetçiyim.
KENDİMİ EŞİT VATANDAŞ OLARAK GÖRMEK, HİSSETMEK İSTİYORUM
Ben, bildiğim Nuh'tan beri bu topraklarda yaşayan bir halkın artığı olarak, bugün çocuklarımla kendimi Türkiyeli birer Ermeni ve eşit vatandaş olarak görmek, hissetmek istiyorum. Atasözümüz der ki aslını inkar eden haramzadedir. Aslını inkar edenden ya da saklayandan ne bekleyebilirsiniz? Yalan bir temelde nasıl iyi bir bina, iyi bir karakter kurabilirsiniz? Güvenilebilir mi size sormak isterim? Yani aslımızı inkar etmediğimiz için düşman mıyız? Sevgili eşim de tembellik ekmeğini yemedi, yalan solumadı, haksızlık yapmadı, hiçbir zaman ne ülke içinde ne ülke dışında vatanına karşı bir sözde veya davranışta bulundu, her zaman gerçeğin yanında olduğu gibi, onun gerçek evladı ve gerçek vatandaşının olması gerektiği gibi yaşadı, karşılığında kalleş kurşunlar hak görüldü.
"ÖZÜR DİLEMELERİNİ TALEP EDİYORUM"
Sonuç olarak adalet size göre ne olursa olsun eşimi geri getirmeyecek, hiçbir sonuç benim eşimi kaybetmemle eşdeğer olmayacaktır. Fakat hiç olmazsa Türkiye'nin ve vatandaşlarının kazancı olsun. Adalet mülkün temeli ise ben bu temeli arıyorum. Türkiye'nin bu temele oturmasını istiyorum. Ezberde değil yaşamlarda, söylemlerde görmek istiyorum. Dolayısı ile görevli ve sorumlu olanların hepsinin 'Eşini, vatandaşımızı koruyamadık, korumak istemedik, bile bile suç işledik, özür diliyoruz' demelerini talep ediyorum.
"HİÇBİRİNE YÜREĞİMDE KİN BESLEMİYORUM"
Devleti temsil etmekte olan sayın mahkemeden bütün bu suçluların hak ettiği cezaları almalarını talep ediyorum. Hiçbirine yüreğimde kin beslemiyorum, tam tersine hepsini zavallı görüyorum ve acıyorum. Onlar için, her şeyi bilen, her şeyi gören, gelmiş ve gelecek olan İsa Mesih'ten sevgisine ve adaletine göre merhamet diliyorum. Bu merhamete ihtiyaçları olduğunu, vicdanlarında Tanrı'nın ruhu aracılığı ile hissetmelerini diliyorum. Sizden de sorumluluğunuzun gereğini talep ediyorum."
Yayın tarihi: 2 Temmuz 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/02//haber,7ACB0C9EF3FF466BBB194CA5EB877692.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.