Hafta içinde ilginç bir transfer hikayesi ilk kez
SABAH'ın sayfalarında yer buldu ve gündemi belirledi. Fenerbahçe, Galatasaray'ın golcüsü Ümit Karan'ı transfer etmenin imkanlarını arayınca, ünlü futbolcu da yönetici Haldun Üstünel ile görüşerek bonservis fiyatının belirlenmesini istedi. Bu konuşmayla birlikte ortalık karıştı, durum değerlendirmeleri yapıldı, Ümit Karan antrenmandan çıkartıldı, Fenerbahçe Başkanı
"İstesin, yeter" şeklinde bir fikir beyan etti. Sonunda Ümit, devam eden üç yıllık sözleşmesini hatırlatarak,
"Ben Galatasaray'ın oyuncusuyum" gibi, kimsenin bilmediği (!) bir şey söyledi.
Transfer ustası bir kulübün (Fenerbahçe) , bir transferi bu kadar zora sokması bir tarafa, en ince sözleşme maddelerine kadar bu konuyu gündeme alan Ümit Karan'ın tavırları bir tarafa. İki kulübün
(Fenerbahçe-Galatasaray) masada çözmesi gereken bir transferin kolay olması mümkün değildi. Bunu niyetlenirken de biliyorlardı, anlaşırken de, ilk adımı attıklarında da.
Böyle bir el sıkışmanın ardından, Fenerbahçe'nin Ümit ile görüştüğünü resmen açıklaması mümkün değildi. Çünkü önce kulübüyle görüşmesi gerekirdi. Fenerbahçe bu noktada ayakta durmadı. Talebini resmen iletmedi. "Ne istiyorsunuz" diye soramadı.
AĞA İLE KAHYA GİBİ Ümit Karan, ilk adımda (ayrılma isteğini iletmesi) gösterdiği kararlı duruşu, süreç içinde korumadı. O istemeseydi, bu anlaşma da, görüşme de olmazdı. Haklı bir profesyonel gibi davranırken, sonrasında amatör kaldı. Demek ki geleceği için bir karar verdiğini sanırken aslında heyecan yaşamak istemiş. Transfer için çıkılan yolda, başa dönmek uzun sürmedi.
O gün ayakta olanlar, bugün yerdeler. Aynı ağa ile kahyanın hikayesi gibi;
Ağa ile kahyası pazara yollanırlar. Ağa eşekte, kahya yayan. Giderken yerde bir tezek görürler. Ağa hinlik yapar;
"Kahya ye şu boktan, eşeğe sen otur." Kahya düşünür, ağa yürürken eşekte oturma fikri güzel gelir, boku yer.
Pazardan dönerken ağa köye girişi düşünür. Karizmanın gideceğini anlayarak, kahyaya tekrar eşeğe binmek istediğini söyler. Kahyanın gözü yerdeki boka takılır.
"Ye bundan, al eşeği" der. Ağa çaresiz boku yer.
Köye yaklaşırken, kahya ağaya döner:
"Ağam giderken de sen eşekteydin, ben yayan; gelirken de. Hiçbir şey değişmediğine göre, biz bu boku niye yedik?" der. Durum budur.
Yayın tarihi: 2 Temmuz 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/02//haber,1FFA0F6014694E70A531F6B64F50135A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.