Artık 'magazin edebiyatı', bir başka deyişle 'edebiyatın magazini' ile 'gerçek edebiyat'ı başka kefelere koymak, kendi ölçütleri içinde değerlendirmek zamanı gelmedi mi? 'Magazin edebiyatı' güncele, yaptıkların deyişi ile 'aktüalite'ye dayanır; bunu da popüler olmasından alır. 'Gerçek edebiyat' ise belleğe, birikime dayanır; çünkü gücünü bir anlamda geleneğe, geçmişi bilmeye dayar. Magazin medyasının bir çok yazarına, bugün televizyon ekranlarını dolduran 'töre' dizilerine kaynak olan nice hikâyenin yazarı Bekir Yıldız'ı sorsanız, alacağınız cevap, "O mu, 28 Şubat'ın Sincan Belediye Başkanı değil mi?" olacaktır. Magazin medyası tiyatrocu İsmet Ay'ı bilir, ama daha dün tiyatro üzerine eleştiriler yazan Lütfi Ay'ı bilmez. Yaşasaydı bugün 71 yaşında olacak, Köy Enstitüsü kökenli yazar Behzat Ay'ı ise hiç bilmez. Hatta üçünü akraba dahi sanabilir. Sözü nereye getirecektim? Geçenlerde evliliği, ayrılması, yeniden eski eşiyle bir araya gelmesi nedeniyle gündeme gelen bir genç yazar, yeni kitabı üzerine bir gazetenin magazin ekinde hem de tam sayfa konuşuyordu. Gazete sayfalarına yansıyan özel yaşamı beni ilgilendirmiyor. Ama edebiyat üzerine konuştu mu adama "Hizaya gel," demezler mi? Genç yazar diyor ki: "Bu romanımı yalnızca diyaloglar üzerine kurdum ve bu, Türk edebiyatında ilk kez yapılıyor." Röportajı yapan muhabir ne bilsin? Dördüncü kitabını yazan, üstelik kitabı satış listelerinde ilk sıralarda yer alan genç yazar yalan mı söyleyecek? Oysa bugün adı
Edebiyatın İsimler Sözlüğü'nde üç-beş satırla da olsa yer alan Behzat Ay'ın 1973 yayınlanan, hatta bir gazetede tefrika da edilen
Sis İçinde adlı romanı tamamen diyaloglara dayalıdır. Diyeceğim, edebiyatını magazini yapanlar gerçek edebiyatın yakasından ellerini çeksinler; magazin üzerine konuşsunlar, edebiyat üzerine değil.
Yayın tarihi: 23 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/23/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.