kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Erdoğan: Oy kullanmak vatandaşlık görevi

AA
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Demokratik rekabete katılan bütün siyasi partilerimize şimdiden başarılar diliyorum. Siyasi partilerimizin hasım değil, sadece rakip olduklarını unutmayalım'' dedi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, millet olarak birlik ve beraberlik içinde karşılanan Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı bir kez daha kutladığını belirterek, ''En büyük mutluluğum, milli bayramlarımızın resmi törenlerle sınırlı kalmaması, milletimizin bir bütün halinde hissederek yaşaması, kutlamasıdır'' dedi.

Ülkenin geleceği, milletin beklentileri doğrultusunda başlatıkları değişim ve gelişme süreci adına, huzur ve istikrarın korunması adına son derece önemli bir seçim sürecinin başında bulunulduğunu hatırlatan Erdoğan, seçim öncesinde son kez yaptığı ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında duygularını paylaşmak, gelecek adına çok belirleyici olduğuna inandığı ortak sorumlulukları hatırlamak ve hatırlatmak istediğini ifade etti.

Hükümet olarak Türkiye'nin son dört buçuk yıllık dönem içinde attığı ileri adımları, hayatın her alanında aldığı mesafeleri ve nihayet yakalamış olduğu huzur ve istikrar ortamını son derece değerli kazanımlar olarak telakki ettiklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin gerçekleri ve çağın gerekleri ve milletin beklentilerini karşılamak için başlattıkları değişim ve gelişme hamlesinin yarım kalmamasını, gelecek açısından hayati derecede önemli bulduğunu söyledi.

Erdoğan, gerek dünyanın gidişatı, gerekse bölgedeki gelişmelerin, Türkiye'deki huzur ve istikrar ortamının korunmasının Türkiye için önümüzdeki dönemde çok daha fazla önem kazanacağını açıkça gösterdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Türkiye'nin, son dönemde ekonomide, siyasette, yönetim anlayışında, sosyal hizmet alanlarında, yatırımlarda ve dış meselelerde elde ettiği her kazanım, ülkemize uzun yıllar sonra nihayet hakim olan bu huzur ve istikrar ortamının eseridir.

Her vatandaşımızın elimizdeki en değerli servet olan bu huzur ve istikrar ortamının korunmasında, en az bizim kadar hassas olduğunu biliyor, milletimizin sağduyusuna, tarihimizin her döneminde bu topraklardan eksilmeyen aklıselime sonuna kadar inanıyor, güveniyorum.''


''HASIM DEĞİL, RAKİBİZ...''

Erdoğan, seçimlerin Türkiye'ye hayırlar getirmesini, Türkiye'nin mutlu ve müreffeh geleceğine uzanan yolun kapısını sonuna kadar açmasını temenni etti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Demokratik rekabete katılan bütün siyasi partilerimize şimdiden başarılar diliyorum. Siyasi partilerimizin hasım değil, sadece rakip olduklarını unutmayalım.

Hepsi ülkemiz için, milletimiz için iyi ve doğru olanı yapmak iddiasıyla göreve talip olarak bu yarışta yer almaktadır. Nihayet karar, aziz milletimizin, yani sizlerindir.''

''KALICI OLAN BAYRAKTIR, VATANDIR''


Bu demokratik yarış sürecinin bu anlayışla saygı, hoşgörü, huzur ve sağduyu içinde geçeceğine inandığını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Seçmenlerin oy kullanmak üzere sandık başına gitmelerinin kutsal bir vatandaşlık görevi olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum'' dedi.

Erdoğan, demokrasilerde hükümetlerin sandıkla işbaşına geldiğini ama geldikleri gibi de sandıkla gittiklerini hatırlatarak, ''Kendisini kimin idare edeceğine bizzat millet karar verir. Onun için demokrasi, millete güvenmektir. Milletin aklına, iradesine saygı duymaktır. Hükümetler gelip geçicidir. Kalıcı olan millettir, bayraktır, vatandır, devlettir'' diye konuştu.

''GÖKKUBBEMİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ''

''Bu makamlarda baki değiliz. Bugün bizim oturduğumuz koltuklarda dün başkaları vardı'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bunu hiç bir zaman unutmadık. Hep dedik ki, maksat baki olan bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır. Bizim gökkubbemiz, Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu gökkubbe altında birlik ve beraberliğimizi her şeyin üstünde tuttuk, bundan sonra da tutmaya devam edeceğiz. 'Her şey Türkiye için' diyerek yola çıktık. 'Vatanı, milleti sevmek ona hizmet etmekle olur' dedik. Arkadaşlarımla birlikte milletimize hizmet yolunda tarihi başarılara imza atmanın bahtiyarlığını yaşıyorum.

Ancak inanıyorum ki, en büyük hizmeti milletimizin birlik ve beraberliğine, cumhuriyetimize ve demokrasimize yaptık. 'Biz büyük düşünelim, milletimiz kazansın, Türkiye kazansın' diye yola çıktık.''

Sorunlardan kaçan, üstünü örten anlayışların Türkiye'yi ne hale getirdiğini geçmişte hep beraber yaşadıklarını ve gördüklerini anlatan Başbakan Erdoğan, sorunların üzerine giderek Türkiye'yi ayak bağlarından, sırtındaki o yüklerden kurtarmanın mücadelesini verdiklerini kaydetti.Erdoğan, Onun için ekonomik kalkınma ile demokratik reformları birlikte yürüttüklerini anımsatarak, ''Onun için özgürlükler ve refah, birbirinden ayrılmaz ikiz kardeş gibidir, bunu böyle anlıyoruz. Birinin olmadığı yerde diğerini bulmamız mümkün değildir'' dedi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Eğer bugün Türkiye, çatışma ve ihtilaflarla dolu bir bölgede refah ve istikrar unsuru olabildiyse, işte bu anlayışımız sayesindedir.

Kendi kendime en çok şunu soruyorum: Bugün Türkiye'nin dünden çok daha iyi olmadığını kim söyleyebilir? Biz, üç Y ile yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar ile mücadele edeceğimizi söyleyerek işbaşına geldik. Bugün insanlarımızın dünden daha yoksul olduğunu, Türkiye'nin yolsuzluklar konusunda dünden daha kötü, özgürlüklerde dünden daha geri olduğunu söyleyebilmek mümkün mü?''


''YOLSUZLUKLARIN SONU BU DÖNEMDE GELDİ''

Dar ve orta gelirliler ile üst gelir grubundakiler arasındaki makasın bu dönemde daralmaya başladığına işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Milyonlarca insanımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktan kurtularak, orta sınıf bir hayat standardına doğru yürümeye başlamıştır. Her gün bir yenisi patlayan yolsuzlukların, batık banka skandallarının, çetelerin, ihale mafyalarının sonu da bu dönemde gelmiştir'' diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin bir yasaklar ülkesi olmaktan çıktığını ve özgürlüklerin en çok bu dönemde genişlediğini vurgulayarak, şunları söyledi:

''Milli gelirimize, alım gücü rakamlarımıza baktığınızda, daha çok refah üretmekle kalmadığımızı,refahı daha çok yaygınlaştırma konusunda da sonuç almaya başladığımızı görürsünüz. Benim 'demokrasinin direği' olarak gördüğüm orta tabaka, eriyip kaybolmuştu. Şimdi böyle bir hayat standardının tekrar yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Orta tabaka hayat standardı, benim için, kaliteli ve ulaşılabilir bir eğitim ve sağlık hizmeti, gerçekleştirilebilir bir ev ve araba hayali demektir.

Dün hayal olanlar, bugün milyonlarca insanımız için gerçeğe dönüşmüş, kalan milyonlar için de ulaşılabilir hale gelmiştir. İşte o dünün umutsuzluk, karamsarlık ve korku ülkesi olan Türkiye'nin, bugün bir umutlar, imkanlar ve fırsatlar ülkesi haline geliş öyküsü budur. Bütün bunları bir tek şey için anlatıyorum, o da umutlarımızı canlı tutmaktır.''


Gelişmenin, ilerlemenin, daha iyi bir hayatın önündeki engelin karamsarlık ve umutsuzluk olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Bugünlerde yeniden böyle bir havanın yayılmak istendiğini görüyorum. Açık söylüyorum, önümüzdeki en büyük tehlike bu havaya teslim olmaktır. Bu Türkiye'ye, kendi kendimize yapacağımız en büyük haksızlık olacaktır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, hükümetlerin gelip geçeceğini, aslolanın umutları ve gelecek idealleri kaybetmemek olduğunu vurgulayarak, ''Birlik ve beraberliğimizi, toplumsal huzur ve barışımızı her şeyin üstünde tutmak mecburiyetindeyiz'' diye konuştu.

KÜRESEL GÜÇ MÜCADELELERİ VE BÖLGE

Türkiye'nin birçok açıdan tarihi bir dönemden geçtiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Etrafımızda olup bitenlere baktığınızda bunu görürsünüz. Zor bir zamanda yaşıyoruz. Bu süreç, zorluklarının yanında önümüze çok önemli imkan ve fırsatlar çıkarmış bulunuyor. Daha önce de ifade ettim, çok açık söylüyorum, bu imkan ve fırsatları değerlendirebilirsek, tarihi ve coğrafi sorumluluklarımızın gereğini yerine getirebilirsek, millet olarak bizi çok parlak bir gelecek bekliyor. İçinde yaşadığımız bölge, bugün dünya siyasetinin oyun sahası haline gelmiştir. Küresel güç mücadeleleri bu bölgede, bizim mahallemizde yaşanmaktadır. Bütün olumsuzluklarıyla birlikte dünyanın ve bölgemizin bu yeni şartları bizi yeniden öne çıkarıyor. 21. yüzyılın imkan ve fırsatlarını değerlendirmekten Türk milletini alıkoyacak bir şey varsa o da, içe kapanmacı, izolasyonist anlayışlardır. O da birlik ve beraberliğimizi bozan, bizi kendi içinde kavgalı, tartışmalı bir toplum haline getirmek isteyen anlayışlardır. İşte, önümüzdeki en büyük tuzak budur. Gerek karşı karşıya bulunduğumuz zorlukları aşmanın, gerekse ayağımıza gelen tarihi fırsatları değerlendirmenin tek yolu, toplumsal barışımızı güçlendirmektir.''

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞI

''Aykırı sesler kimseyi yanıltmasın'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Farklılıklarımız, ortak değerlerimizde birleşmeye mani değildir. 84 yıllık Cumhuriyet rejimimiz milletimizle kucaklaşmayı başarmıştır. Milletimiz de demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyet değerlerimizin sahibidir. Atatürk, aziz milletimizin her bir ferdini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde birleştirmeyi başarmıştır.

Dün Cumhuriyetimizi kurarken nasıl ortak değerlerimiz ve hedeflerimiz etrafında birleşmeyi başardıysak bugün de bir ve beraber olmak durumundayız. Cumhuriyetimizin modernleşme, çağdaşlaşma projesinin bana göre en büyük başarısı bu olmuştur. Başta da söyledim, inanıyorum ki, son 4,5 yılda bu başarıya arkadaşlarımızla birlikte bizler de çok büyük katkılarda bulunduk. Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet değerlerimizi her türlü gündelik siyasi tartışmanın üzerinde tutarak, ayrıştırıcı değil birleştirici, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat zemini haline getirmek için çalıştık. Onun için siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamlaştırdıktan sonra yeni dönem önceliğimizi, sosyal istikrarı güçlendirmek olarak belirledik.''


''SOSYAL İSTİKRAR TOPLUMSAL BARIŞ DEMEK''

Sosyal istikrarın, toplumsal barış demek olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Önümüzdeki süreci, bu anlamda toplumsal zaaflarımızı giderecek, barışımızı kuvvetlendirecek bir sosyal restorasyon süreci olarak görüyorum. Bunu defalarca vurguladım. Cumhuriyetimizi daha yükseklere taşıyacak olan birlik ve beraberliğimizi, toplumsal barışımızı ancak bu şekilde güçlendirebiliriz'' dedi. Türkiye'nin, etnik kökeni, inancı, bölgesi, düşünce ve cinsiyeti ayırt edilmeksizin bütün vatandaşlarıyla barışık bir toplum olması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Uzun yıllardır mücadele ettiğimiz bölücü terörün zeminini kurutacak olan da budur. Milletimizin devletiyle olan vatandaşlık bağlarını güçlendirmenin, güven ve sadakat ilişkisini sağlamlaştırmanın yolu da buradan geçmektedir. Unutmayalım ki, birlik ve bütünlüğümüzün güvencesi, devlet-millet kucaklaşmasıdır. Devletimiz, hiçbir ayrıma gitmeksizin vatandaşlarımızı kucaklayacak, şüphe duvarları aradan kalkacak, vatandaşlarımız da devletimize güvenecektir. Birlik ve bütünlüğümüze yönelik tehditler dün olduğu kadar bugün de vardır.''

''TERÖRLE MÜCADELE DEVAM EDECEK''

Devletin, hukuk zemininde birlik ve bütünlüğe yönelik tehditlerle mücadele edeceğini, Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyacağını vurgulayan Erdoğan, bölücü terörle de, aşırı uçlarla da mücadelenin devam edeceğini kaydetti. Erdoğan, ''Bunun için gerekli imkan ve kabiliyetlere sahibiz. Ancak bunu yaparken insanlarımızı aşırı uçlara itmek yerine kazanmayı esas alan kucaklayıcı, birleştirici bir dil ve yöntem kullanmak mecburiyetindeyiz'' dedi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Asrın fırsatlarını değerlendirebilmek için içeride toplumsal barışımızı güçlendirirken, dışarıda da tarihi ve coğrafi sorumluluklarımızı yerine getirmek durumundayız. Bölgemizde de, dünyamızda da barış ve istikrara yapacağımız katkıları reddedemeyiz. Daha önce de çokça ifade ettim. Türkiye'nin içinden geçtiği tarihi süreci yanlış analiz edenler, zaman zaman içe kapanmacı sloganlar atıyorlar. Türkiye, içe kapanmakla dışa açılmak arasında bir tercih yapmak durumunda değildir. Hiç kimse yanlış bir vehme kapılmasın, sadece sınırlarımızın güvenliğini sağlayarak, kendimizi dünyanın geri kalanından izole ederek çıkarlarımızı korumamız bugünün dünyasında mümkün değildir.

Aramızda coğrafi mesafeler olsa dahi bugün hiçbir ülkenin menfaatleri, diğerlerinden ayrı düşünülemez durumdadır. Küreselleşme dediğimiz gerçek işte budur. Cumhuriyetimizin çağdaşlaşma felsefesi, özgür ve müreffeh dünyanın bir parçası, saygın bir üyesi olmayı hedeflemiştir. Biz, bugün de bu hedefin takipçisiyiz. İnanıyorum ki, bu hedefe de her zamankinden çok daha yakın bir noktada bulunuyoruz. Arzumuz, gayemiz, insanımızı çağın en ileri refah ve özgürlük standartlarına kavuşturmaktır. Türkiye, medeni milletler arasında layık olduğu yeri almaktadır. Dün, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında bunun göstergesi, yurdumuzu bir baştan bir başa demir ağlarla örmekti. Bugün ise çağdaşlaşmanın kriteri, bilgisayarsız ev ve okul bırakmamaktır. Yurdu baştan başa internet ağlarıyla örmektir. İşte biz bunu başarıyoruz.''

Başbakan Erdoğan, AB üyeliğinin, taşıdığı anlam bakımından Cumhuriyetin kuruluş ideali olan çağdaşlaşma hedefinin bir tezahürü olduğunu ifade ederek, ''Bu süreçte rehberimiz, ortak akıldır, milletimizin değişim iradesidir, ülkemizin yüksek menfaatleridir'' dedi.

''TÜRKİYE,PARLAYAN BİR GELECEĞE DOĞRU YOLA ÇIKMIŞTIR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye, büyük bir hızla karanlık günleri, kayıp yılları ardında bırakarak pırıl pırıl parlayan bir geleceğe doğru yola çıkmıştır, bu yoldan dönüş olmayacaktır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa sesleniş'' konuşmasında, ''Türkiye'nin önümüzdeki 20 yılını, 30 yılını bugünden şekillendirmenin, sizlere ve çocuklarınıza başı dik, zengin, müreffeh bir Türkiye bırakmanın hesabını yapıyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, bunu yaparken, ''uzağı görmekten yakını göremez hale gelenlerden'' de olmadıklarını söyledi.

''Son dört buçuk yıllık dönemde adım adım hayata geçirilen büyük değişimin mimarları ve taşıyıcıları sizlersiniz, sizlerin gücünüzle, sizlerin inancınızla, sizlerin büyük Türkiye sevdanızla bugünlere geldik'' diye konuşan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Türkiye, büyük bir hızla karanlık günleri, kayıp yılları ardında bırakarak pırıl pırıl parlayan bir geleceğe doğru yola çıkmıştır, bu yoldan dönüş olmayacaktır. Bu süreç, Türkiye'nin kalkınmasına, ilerlemesine, zenginleşmesine, güçlü bir devlet olmasına giden süreçtir. Bakınız, Türkiye ekonomisi tam 20 dönemdir üst üste büyüyor. Bu, tarihimizde daha önce hiç yaşanmamış bir gelişmedir.''

KAMU NET BORÇ STOKU


Türkiye'nin, borçlarının, 2005 ve 2006 yıllarında azalma gösterdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunun da tarihimizde bir örneği yoktur. Burada altını çizerek bir konuyu vurgulamak durumundayım. Kamu net borç stoku yani devletin borcu dendiği zaman bu borcun miktarının artması olarak olay değerlendirilemez. Devletlerin borçları gelirleriyle mukayese edilmek suretiyle belirlenir.

Bizim milli gelirimiz nedir? Borcumuz nedir? Bunu birbirine oranladığımız zaman bu oran artıyor mu? Eksiliyor mu? İşte göreve geldiğimizde bu oran yüzde 90'dı. Şimdi ise Maastricht kriterlerini yakaladık. Bu denli bir inişe geçmiş durumdayız. Türkiye artık güçlü bir ülke. Eğer biz devletin borcuna bakacak olursak dünyanın en borçlu ülkesi Amerika, en borçlu ülkelerinden bir tanesi Japonya, Almanya ama milli gelirleriyle mukayese edildiğinde durumun hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz.''


İhracatımız son ay 94 milyar doları yakaladı. 79 yılda 36 milyar dolar ama dört buçuk yılda bakın bunun üzerine koyduğumuz rakam 58 milyar dolar ve şimdi hamdolsun 94 milyar doları yakaladık ve bu yıl sonu itibarıyla 100 milyar doları hedefledik.''

''BU YATIRIMLAR FABRİKADIR...''

Başbakan Erdoğan, doğrudan uluslararası yatırımların geçen yıl itibariyle 20 milyar dolara ulaştığını ifade ederek, bu yıl ise ilk 4 ayda 14 milyar doların yakalandığını kaydetti.

Erdoğan, ''Bu yatırımlar fabrikadır, bunlar çeşitli birçok yatırımlarla ülkemize gelen küresel sermayedir'' dedi.

Türkiye'nin, turizm gelirlerinin 18 milyar doları aştığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, millet olarak bu gelişme seviyelerine de ilk defa şahit olunduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, paradan 6 sıfırı bir defada attıklarını anımsatarak, şunları söyledi:

''Olmaz diyorlardı yaptık, eğer bunu yaparsanız enflasyon patlar diyorlardı tam aksine çatladı tek haneli rakama düştü, yüzde 30'un üzerindeyken tek haneli rakama geldi. Geçmişe bakarsanız sadece eklenen sıfırları görebilirsiniz ve enflasyon tek haneli oranlara indi, inşallah bundan sonra böyle devam edecek. Bunun bir başka örneği bundan 35 yıl öncesindedir.''

''Gören gözler için Türkiye'nin tarihi bir değişim, gelişim ve ilerleme içinde olduğu ayan beyan ortadadır'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Türkiye'nin doğusuyla batısını, kuzeyiyle güneyini bir gören, azı çokla, yoksulluğu zenginlikle, mahrumiyeti nimetle dengelemenin gayretinde, gelir adaletini temin etmeyi en temel önceliklerinden biri sayan bir anlayışla yola çıktık, böyle çalıştık. Gerek ekonomideki, gerek sosyal ve siyasi alanlardaki inanılmaz değişimiyle bütün dünyayı şaşırtan, 2000'li yılların yıldız ülkesi olduğu ifade edilen, barışın, hoşgörünün, medeniyetler yakınlaşmasının mimarları arasına giren, büyüklüğüne yakışan yepyeni bir Türkiye var. Bunlar bugün başardıklarımız, inşallah çok daha güzel hedefleri gerçeğe dönüştürecek, Türkiye'yi bir daha asla o karanlık girdaplara kapılmayacak bir ülke haline getireceğiz. Kimle? Milletimizle. Kimle? Sizlerle...''

''YETER Kİ EL ELE VERELİM''


Türkiye'nin çok daha güzel, çok daha aydınlık bir geleceğinin altyapısının bugünden hazırlandığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin en kısa zamanda dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yerini alacağına bütün samimiyetiyle inandığını söyledi.

Erdoğan, ''Yeter ki biz Türkiye'nin geleceğine inanalım, güvenelim. Yeter ki el ele verelim, ortak hedefler etrafında birleşelim. Yeter ki birbirimize ve ülkemize bağlılığımızı, huzur ve istikrarımızı, yönümüzü ve hedeflerimizi yitirmeyelim'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Allah'ın izniyle millet olarak önümüze koyduğumuz bütün hedefleri tek tek tutturmamız mümkün olacaktır. Ben bu ülkenin insanlarında bu umudu, gençlerimizin gözlerinde bu ışıltıyı görüyorum. Ülkemizin dört bir yanında, çeşitli vesilelerle gittiğimiz şehirlerimizde bu kalkınma heyecanının nasıl büyük bir coşkuya dönüştüğüne bizzat şahit oluyorum. Daha geçen haftalarda önce Erzurum'da, sonra Van'da, sonra Sivas'ta vatandaşlarımızla kucaklaştık, oralarda onlarca açılış yaptık ve devlet olarak yapmış olduğumuz bu açılışlarla birlikte halkımızın coşkusunu gördük. Türkiye'nin yaşadığı büyük değişimin gururunu, sevincini, mutluluğunu paylaşma imkanı bulduk.''

Başbakan Erdoğan, KÖYDES projeleriyle köylere yol ve su götürüldüğünü anımsatarak, ''(Allah sizlerden razı olsun, artık yolumuz da var sularımız da akıyor) diyen vatandaşlarımızı gördük'' dedi.

Erdoğan, ''Her üç vilayetimizde de tamamlanan önemli yatırımların, okulların, hastanelerin, yolların, toplu konutların, altyapı üstyapı yatırımlarının bu şehirlerimizi geleceğe hazırlayan nice tesislerimizin açılışlarını toplu olarak gerçekleştirdik'' diye konuştu.

''ORTAK HEDEFİMİZ...''

Türkiye'nin nasıl adım adım, nasıl şehir şehir, nasıl tesis tesis büyüdüğünü, kalkındığını, geliştiğini bir kere daha müşahede ettiklerini ve umutlarına umut kattıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, bu sinerjiyle, bu duygu birliğiyle felaketlerin eşiğine kadar gelmiş bir ülkeyi, dünyanın en çok umut veren, gelişmeye, büyümeye, ilerlemeye en açık ülkesi haline getirdiklerini kaydetti.

''Ortak hedefimiz güçlü, müreffeh, aydınlık bir Türkiye idealidir" diyen Erdoğan, şunları söyledi:

''Burada özellikle son olarak gerek Ağrı'da, gerek Van'da, gerek Şanlıurfa'da, buralardaki sel felaketlerinde ebediyete intikal eden vatandaşlarıma bu vesileyle tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Geride bırakmış oldukları kederli ailelerine şahsım, milletim adına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Bu sözlerle konuşmama son veriyor, önümüzdeki seçim sürecinin ülkemize, milletimize ve demokratik hayatımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Aslolan Türkiye'nin kazanmasıdır. Aslolan milletimizin kazanmasıdır. Her şey Türkiye için diyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.''