Bundan 47 yıl önce, Türkiye'de sivil bir hükümet, askersiyasetüniversite işbirliği sonucunda devrildi.
Darbeyle devrilen
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan darbe yargısı tarafından ölüme mahkûm edildi ve karar infaz edildi.
Cumhuriyet tarihinin kara sayfalarından birini oluşturan olayın üzerinden yaklaşık yarım asır geçti ama bugün benzer bir tablo ile karşı karşıyayız.
Elbette artık günümüzde açık bir darbe olasılığı veya siyasilere yönelik çirkin hareketlerden söz etmiyorum.
Benzerlik yine seçimle işbaşına gelmiş bir iktidar ile ona karşı olan ittifakın yapısında. Kendilerini rejimin sahibi kabul eden kimi kesimler, demokrasinin yayılıp kök salmasına, halkın ülke yönetiminde sözsahibi olmasına katlanamıyor.
Halkın kararlarının bir grup elit tarafından
"denetlenmesi" ve gerekirse
"düzeltilmesi" gerektiğine inanıyorlar.
Demokratik sistem bu konuda onlara engel olarak görülüyorsa, bundan hemen vazgeçmeye de hazırlar.
Çünkü statükonun devamını istiyorlar.
Çünkü bu statüko onların güçlü ve etkin olmasını sağlıyor.
27 Mayıs'tan sonra 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü ve 28 Şubat'ı yaşayan bu ülke, her müdahaleden sonra müdahalenin hedef aldığı hareketlerin daha da güçlenerek iktidara geldiğine tanıklık etti. Ayrıca her müdahalenin siyaseti yozlaştırdığını, güçlü partiler doğmasına engel olduğunu, siyaset kadrolarını zayıflattığını da gördü.
Evet bu ülkede Cumhuriyet'in kurucu ilkelerine aykırı düşüncede insanlar vardır. Bu ülkede farklı etnik kökenden insanlar da vardır ve bu insanların yakın coğrafyada akrabaları yaşamaktadır.
Ama sırf bu yüzden ülkenin demokrasiden vazgeçmesi, askıya alması veya kontrollü demokrasi sürecine geçmesi söz konusu olamaz.
Türkiye çağdaş dünyadaki yerini alacaksa bunu 27 Mayıs'ları geride bırakarak yapabilir.
Yayın tarihi: 27 Mayıs 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/27//haber,F2D47AE0B64E491F86F41AB4E412CAB6.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.