kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Mayıs 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Banlieue Gold, dekorasyonu kadar servis, ürün ve mönü kalitesine de önem verilmiş az sayıda mekândan biri.

Altın mönülü mekân

DENİZ ERBİL
İstanbul gibi bir metropolde mekânların uzun ömürlü olmaları zor. Konsept, mönü ve isim değişikliğiyle mekânların hep 'yeni' kalmasını sağlamaksa yaratıcılık ve işletmecilik gerektiriyor. İzzet Çapa'nın sahibi olduğu Banlieue Gold bu tür mekânlara örnek..
İLİŞKİLİ HABERLER
Altın mönülü mekân
Kimi mekânlar vardır, 40, hatta 100 yıl ilk günkü görünümünü korur. Buraların müdavimleri kuşaklar boyu aynı ortamdan zevk almayı başarırlar. Hatta mönüler bile çok sık değişmez. Kimileri de kendi kendilerinin rakibidir. Bir, bilemedin iki yılda bir isim değiştirir, dekorunu farklılaştırır. İlk grup mekânların müdavimleri daha muhafazakâr, klasik kişilerdir. İkinci tür mekânlara devam edenler ise sürekli yenilik arayan, hızlı tempoyu sevenlerdir... Genellikle moda mekânlarda yemeklere pek önem verilmez. Daha çok tasarımı, ambiansı ve servis kalitesi ön plandadır. Aslına bakarsanız, ben bu tür yerlerden pek hoşlanmam; zaten takip etmekte de zorlanırım. Zira bir sezon gitme fırsatını bulamadığım, o günlerin çok ünlü bir mekânı ertesi sezon sırra kadem basar, yerine bir başkası açılır.

ÖZÜ DEĞİŞMEMİŞ
Hilton Oteli'nin altındaki Taşkışla Caddesi'nden her gün geçenler, Açıkhava Tiyatrosu'na gelmeden küçük, alçak bir binayı fark etmezler bile. Daha önceleri ömürleri pek uzun olmayan Safari, Cat Walk, Balkon On5 adlı mekânlara ev sahipliği yapmış bir bina bu. Üç yıldan beri Banlieue 6080 adıyla işletiliyordu. Sahibi İzzet Çapa sözünü ettiğim moda mekânlar yaratmada usta bir işletmeci olduğu için, burasının da fazla uzun ömürlü olmayacağını tahmin ediyor, gider de sizlere anlatmaya hazırlanırken yeniden biçim ve isim değiştirir diye ağırdan alıyordum. Şu işe bakın, tam buraya gitmeye kalktığımda adı ve konsepti değişti. Artık Banlieue Gold adıyla anılıyor. Yeni adından da anlaşılacağı gibi bu kez ana tema altın. İçerisi dışardan hiç umulmayacak kadar ferah. Sol tarafta çok başarılı bir Amerikan bar uzanıyor. Hemen karşısında da bar manzaralı koltuk ve iskemleler. Kapıdan girildiğinde, karşıda Maçka Parkı, hemen yanında da Boğaz bütün ihtişamıyla görülüyor. Mekânın sağ tarafı biraz daha yüksekçe tutulmuş. Burada oturanların Boğaz manzarası pek yok ama onlar da bardakileri ve alt tarafta oturanları seyrediyorlar. Televizyonlardaki paparazzi programlarının müdavimleri için bu manzara en güzel doğa görüntüsünden daha önemli olmalı. Nitekim birlikte gittiğim arkadaşım bana içerde kimlerin olduğunu sıraladığında, buranın gerçekten çok moda bir yer, müşterilerinin de İstanbul'un 'güzel insanları' olduğuna gerçekten inandım. Yemeklere gelince, tahmin ettiğim gibi, mönü salatalarla başlıyordu. Enginar carpaccio, güveçte ızgara domates, trüf soslu karides ve kuşkonmaz, ton balığı tartar... Suşi gold ve gold rizottonun altın varak kırıntılarını taşıdığı anlaşılıyordu. Bir başka altınlı spesiyalite, gold tiramisu olarak tatlılarda karşımıza çıkıyordu. Ancak restoranın usta şefi ile deneyimli işletmecisi, bir restoranın sadece fiziğine titizlikle özen gösterenlerle ayakta duramayacağını bildikleri için, ana yemeklerde konsepti biraz değiştirmişler ve bana göre restoranın en keyifli bölümünü oluşturmuşlar. Kobe steak ve teriyaki ile başlayan bu bölüm, 'Dry Asian dana pirzola', Asya usulü kılıç şiş, kalkan ızgara, ıstakoz ve pappardelle, yanında ev yapımı patates püresi ile güveçte kuzu incikten oluşuyordu. Japonya'daki adıyla Kobe sığırı dünyanın en pahalı eti. Sığırın cinsine Wagyu diyorlar. Kobe sığırı çok kaliteliydi. Arkadaşım Dry Asian dana pirzola ısmarladı. Kuru dinlendirme yöntemiyle yumuşacık hale gelmişti. Şarap mönüsü de zengindi. Garsonun şarabı karafa aktarışındaki beceri, işinin ehli olduğunu gösteriyordu. Yalnız onun değil, tüm ekibin performansı etkileyiciydi. Gecemizi viski köpüklü kahveli dondurma ve porto şarabı sosuyla fırınlanmış karamelize armutla noktaladık. Evet, burası bir moda mekân. Ama adı değişse de özü değişmemiş, hatta moda mekân olmaktan öteye gitmiş, klasikleşmeye bile başlamış.
Haberin fotoğrafları