'Cadde'de balık

Yenilebilir otlar özenle, bol suda azar azar, özellikleri, dirilik ve renkleri kaçmadan, kısa süre haşlanıp, üzerine mis gibi sızma zeytinyağı gezdirilerek sofraya getirilmesi gereken değerli yiyeceklerdir. Ege'de, özellikle adalardan Kuzey Ege'ye göç etmiş mübadillerin mutfaklarından hiçbir zaman eksik olmayan bu yenilebilir otları İstanbullular da keşfettiklerinde, lokantalar otları katletmede neredeyse birbiriyle yarışmaya başladı. İçkili lokantalarda sofraya, haşlama süresi ayarlanamadığı için özü gitmiş, posası kalmış ot tabakları serpiştirmekle sağlıklı beslenmeye yardım edildiği izlenimi verilir oldu. Bunun ardında yatan asıl neden, ot tabaklarının maliyetinin, başka mezelere göre çok daha ucuz olmasıydı. Restoranların büyük bölümü bu başarısız ot salata uygulamasını sürdürürken, içlerinden bu işin doğrusunu bilenler de çıkmıyor değil. Geçen hafta yine Bağdat Caddesi'ndeydim. Son zamanlarda İstanbul'un yeme içme dünyasında en önemli yenilikler ve başarılı yemekler yapan restoranlar Anadolu yakasında, özellikle de Bağdat Caddesi ve çevresinde yoğunlaşıyor. Bu kez de Cadde'de, Caddebostan Kültür Merkezi'nin hemen yanı başındaki Doğa Cadde'deydim. Burası açılalı sekiz ay olmuş. Sahipleri iki yıl kadar önce Ataşehir'de ilk restoranlarını açmış. Sonra, daha iddialı bir ortam olan Bağdat Caddesi'nde ikinci restoranlarını açmaya karar vermişler.

YEMYEŞİL BİR BAHÇE
Restoranın girişi Bağdat Caddesi'nden olmakla birlikte, restoran, binanın arkasında; büyük bölümü bahçeye taşmış. Restoran kış döneminde modern bir çadırın altında yer alıyor. Yazın kalın plastikten tavan ve yan duvarlar açıldığında, trafiği her zaman yoğun Cadde'den soyutlanmış, yemyeşil, huzurlu bir bahçede yemeğinizi yiyorsunuz. Restoranda basılı yemek listesi yok. İçeride kurulu upuzun bir büfeye soğuk mezeler ve salata çeşitleri sıralanmış. Ayrı bir dolapta da günün balıkları sergileniyor. Şarabınızı da yine büfenin bulunduğu kısımdaki bir kavdan seçiyorsunuz. Dolayısıyla, masanıza oturmanızla kalkmanız bir oluyor ve hep birlikte yiyeceklerinizi belirlemek üzere büfenin yolunu tutuyorsunuz. Öncelikle cam çanaklar içinde yeşilin türlü tonlarını sergileyen ot salataları sizi kendine çekiyor. Kuzukulağı, labada, pazı kavurma, pazı salatası, radika, rezene, turp otu, cibez, ıspanak kavurma, kaya koruğu, kazayağı sayabildiğim otlardan bazıları. Otların dışında, çok daha fazla çeşit salata var Doğa Cadde'de. Havuç tarama, patates salatası, ahtapot ve karides ve balık salataları bunlar arasında. Zeytinyağlılar da uzun büfenin bir başka kesiminde sıralanmış. Enginar, fava, humus, ıspanak kökü, közde patlıcan, imam ve kabak bayıldı, kereviz ezmesi, mercimek köfte, paşa mezesi gözüme çarpan zeytinyağlı mezelerden bazıları. Sıcak mezelerden ızgara ve tava kalamar ile ahtapot güveci, çok başarılı buldum. Bütün ot ve mezeler mis gibi kokan zeytinyağı ile yapılmıştı; kalamar ve ahtapot da Ege'de restoranlara özgü yumuşaklıktaydı.

ÇITIR ÇITIR TEKİR...
Balıklar arasında taptaze oldukları görünüşlerinden belli olan tekirde karar kıldım. Büyük bir tabak içinde küçükten büyüğe, sonra tekrar küçüklere doğru boy sırasına sokulmuş 10 adet tekir balığı çıtır çıtır kızartılmış halde servis edildi. Yanında sundukları karışık yeşil salata da son derece tazeydi. Yemeğin üstüne ise tatlı yiyecek halimiz kalmamakla birlikte, balığı bastırsın diye geleneksel tahin helvasını paylaştık. Doğa Cadde'nin şarap mönüsü sıradan. İki büyük şarap firmasının bazı ürünlerinin dışında bir iki küçük üreticinin sıradan şaraplarına yer verilmiş. Burada daha çok rakı içildiği, sofraya oturduğunuzda önünüzde hazır bekleyen rakı bardaklarından anlaşılıyor. Doğa Cadde'de oldukça kalabalık ortamda hoş bir akşam yemeği yedik. Biz gittiğimizde henüz restoranın üzerini örten çadır kaldırılmamıştı. Ancak birkaç güne kadar restoran tümüyle açık havaya çıkmış olacak. Dolayısıyla, yaz aylarında Cadde'nin en yoğun kesiminde doğa ile baş başa, doğanın taptaze ürünlerini tatmak isteyenler için burası iyi bir seçenek oluşturacak.