Seren Serengil - Erol Köse - Yeşim Salkım
Trajedi dans üçlüsü
Erol Köse ile Yeşim Salkım'ı birbirine bağlayan otobanda trafik hayli yoğun. Ortalığa saçılan dedikodular oldukça akıcı ve rahat. Seren Serengil ile patlıcanın ise konumuzla alakaları sadece birer detay seviyesinde.....
Zaman zaman sizin de kendinizi sebze gibi, misal, patlıcan gibi hissettiğiniz oluyor mu? Ben şu Erol Köse'yi her görüşümde kendimi patlıcan gibi hissediyorum. Yani, vücudumda fahri bir morarma, içimde süngerimsi bir doku ve dahi çekirdeklerime kadar sinmiş bir acılık hissi yaşıyorum. Ciddiyim. Bu gibi durumlarda, "Benden olsa olsa imam bayıldı olur," diye düşünmeye başlıyorum. Bu 'âlem'i anlayamıyorum sayın okurlar. Problem olsa olsa bendedir. Yani, bir ara Uzan imparatorluğunun en has adamlarından biri olan, fetret devrinde ise gemiyi ilk terk eden, bir de bacağından kurşun yiyen bu 'doktorerolbey' -ki hakikaten öyle saçma bir şarkısı ve daha saçma bir klibi de vardır-, nasıl oluyor da âlemlerde her devrin adamı kontenjanından fink atıyor ve ekranlardan düşmüyor, anlayamıyorum. Bir zamanlar 'Komedi Dans Üçlüsü' mensubu Şarlo kılıklı ve görece sevimli bir arkadaşken, Türkiye'nin genel durumu gibi, saçlarıyla, gözlükleriyle, haliyle, edasıyla, gözümüzün önünde nasıl da sevimsizleşti. Hanımı, kendisi ve 'popçu Gülşen'le oluşturduğu postmodern 'Komedi Dans Üçlüsü' nasıl bir faciaydı yarabbim! Hatırlayınız lütfen, arkadaş ekranlara çıkıp, "Türk halkından aşkıma destek vermesini istiyorum," diye ajitasyon yaptı ey muhterem okur! Sonra ne oldu? İki dakkada geri çark... Derin göğüs dekolteli kıyafetler bezenmiş hanımını yanına alaraktan ve Erol Vahbenneyaptım olaraktan nedamet getirme seansları düzenledi. Tabii, nedamet getirenlerin genel durumudur, ne nedameti getirmişse, kendi yaşadıklarına, gelmişine geçmişine ihtirasla sövecektir. Erol Köse'nin, 'Popçu Gülşen' Reha Muhtar'la flört ederken, "Reha Muhtar takıldığı yerde beni arasın," diye kameralara saçma saçma sırıtması bundandır. Elbette o sırıtışın kameralardan ekranlara şapır şapır akması da, bu memleketteki ortalama ahlak düzeyinin üzerine tüy dikmiştir. Hayır, mevzu o değil, dostlarım arasında son derece ahlaksız bir kişi olarak tanınırım ama ben bile nasıl rahatsız olduysam artık... Neyse efendim, malumunuz, bu doktorerolbey, o koskoca anatomi kitabını nasıl okumuş ve tıp fakültesindeki dersleri nasıl vermişse artık, esas mesleğini icra etmemekte ve magazin doktoru olaraktan Can Tanrıyar toplumunun kuş kondurduğu ekranlarda, bütün komşu mahalleliyle kavga etmeyi becermiş ve bir halk hareketine yol açmış olan Seren Serenoviç ile ahenk içinde, boy göstermektedir. Mutlu aile tablosu gibi bir şey!.. Efendim nasıl vıcık bir dedikodu atmosferi. Birdenbire 'bomba'lar patlatılıveriyor, silikon altı gülümsemeler eşliğinde, Ercan Saatçi'nin Gülşen'le münasebete giriştiği, "Baş harfi 'E', medeni durumu da evli," diye, ilkokul seviyesinde canlı canlı bildiriliyor... Anlayacağınız, uçankuş tabibi, sermayeyi 'popçu Gülşen'e yüklemiş, artık Allah ne verdiyse anlatıyor.
ÖDÜLLER NETAMELİ
Şu bizim 'star'lar ve diğer gök cisimleri aleminde tuhaf buluşma noktaları da var tabii. Misal Erol Köse ile Yeşim Salkım'ın kesişim kümesinde hayli ortak eleman bulunmaktadır. Uzan imparatorluğu döneminden kalma enteresan ilişkileri bir kenara yazalım, Kral TV Müzik Ödülleri üzerinden yaşanan tartışmalara gelelim. Erol Köse'nin Gülşen'e ödül verme-vermeme tartışmasına hiç girmiyorum. Ortada atılmış bir gol var. Yeşim Salkım, tam da ödüllerin arefesinde, hiçbir şey üretmediği halde sihirbaz gibi bütün ekranlarda görünme mucizelerinden birini gerçekleştirerek, verilen ödüllerin şaibeli olduğunu, Uzan imparatorluğu döneminde kendisinin olaya defaten müdahale ettiğini anlattı. Hadiii. Bütün kanallardan yine salkım salkım Yeşim Hanım sarkmaya başladı. Periyodik olarak çocuk doğurmak istediğini ve fakat Akdeniz anemisi olduğu için doğuramadığını açıklayarak gündeme gelen Yeşim Salkım, bu işin 80 yaşına kadar sürmeyeceğini anlamış olacak ki, yeni ataklar geliştiriyor. Hakikaten, bu Yeşim Salkım çok acayip bir kişi. Geçenlerde, Erol Köse'nin kuş kondurduğu magazin programına çıkıp yine verdi coşkuyu. Kendisini nasıl tasavvur ediyorsa artık, "Biz de etten, kemikten, sinirlerden, kaslardan yapılmış insanlarız," mütevazılık müsameresinin ardından, "Dünyada da böyledir. Starlar, üç kere, beş kere evlenirler," gibi laflar edip, Star Wars Episode 14'ü çevirmeye kalkışması hakikaten bir insanlık dramıydı denebilir. Şimdi aklıma geldi, üçüncü sayfalara bu tür haberleri koymak daha iyi değil mi?
BOTOKS ÜÇGENİ
Aslında Yeşim Hanım, Erol Bey ve Seren Serenovskaya da ekranda hoş bir komedi dedikodu üçlüsü gibi durdu denebilir. Bunun üzerinde düşünmeleri bence kendi hayırlarınadır. Tabii bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, geçen gün Esra Ceyhan programında Ahu Tuğba ve Serpil Çakmaklı'yı barıştırma müsameresi düzenlerken dikkat ettim, onlar da hakikaten Bermuda Botoks Üçgeni gibi duruyorlardı...
Yayın tarihi: 12 Mayıs 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/12/ct/haber,98BF4C947751466BBF4A17D8FAB979D0.html
Tüm hakları saklıdır.