Meşhur Burj El Arab. Dubai'ye gidiyorsanız herkes size "Burj El Arab'a mı?" diye soruyor. Hayır değil, biz yanından geçtik.
Dubai'den notlar
Bir şehirden çok, lüks ve görkemli binalardan oluşan 'tesisler bütünü'nü andıran Dubai'de, size Müslüman bir ülkede olduğunuzu hissettirecek tek şey, Arapça yazılar..
Dubai'ye Türkçede kısaca 'Ayşe Arman'ın yaşadığı yer' diyoruz. Evet, Dubai Ayşe Arman'ın ailesiyle yaşadığı sevimli bir çöl şehri. Ve korkarım, Dubai aynı zamanda Ayşe Arman'ın sıkıntıdan patladığı yer. Zira burada çöl, safari falan gibi bir merakınız yoksa otel lobilerinde, restoranlarda ve barlarda zamanınızı geçirebilirsiniz. Çünkü Dubai bir şehir değil, bir tesisler bütünü. Bizim Mahmutpaşa, Tahtakale, Kapalıçarşı ayarındaki (tabii daha küçüğü) eski şehir merkezini saymazsanız, Dubai'de herhangi bir mahalle ya da bir şehir ortamı falan yok. Burası lüks ve görkemli tesisler, binalar ve bloklardan oluşuyor. Hani şu İngilizce'de 'facility' denen şey. Şehir içi telefon görüşmeler ücretsiz. Taksi sudan ucuz...
HER YERDE ŞEYH RESMİ
Burada 10 şeritli otobanlarda, 20 kilometrelik yolu beş dakikada alabilirsiniz. Ama otelden çıkıp köşeden gazetenizi alıp, iki adım ilerideki kafede orta şekerli kahvenizi söyleyerek güne başlamanız zor. Dubai'de bunları yapmak için klimalı bir arabaya binmeniz, mendebur taksicilerle cebelleşmeniz, bir 10 kilometre giderek yeni şehrin deniz kıyısındaki bölgesine kapağı atmanız, tesiste yapay göletler ve yeşillikler arasından, kendinizi Bangladeşli, Hintli ya da Endonezyalı servis elemanlarının çalıştığı, Avrupai görünümlü bir restorana atarak, espresso söylemeniz gerekiyor. Bir bakıma Dubai, Eco'nun Baudrillard'ın Amerika için dile getirdiği aşırı gerçekçiliğin Arap yarımadasındaki kalesi. Mesela burada Medinat al Jumeira diye bir tesisin içinde Venedik var! Gondollar falan düşünülmüş. Bir nevi Las Vegas'taki otellerin verdiği etkiye benzer bir etki. "Venedik'e gitmeyin. Burada yapılmışı var..." Harika bir yer, yemekler leziz, hizmet başarılı, fiyatlar ucuz denecek kadar makul. Bir turistin (Amerikalı bir turistin) isteyebileceği her şeye sahipsiniz. Dubai'nin bir şeyhi var. Dubai Şeyhi El Maktum. Biz kendisini, Türkiye'ye gelip Zincirlikuyu civarında araziler satın alan ve başbakanımızla el ele poz vermeyi seven bir prens olarak tanıyoruz. Dubai'de otellerde hep şeyhlerin resimleri asılı. Bizde nasıl Atatürk resimleri varsa, orada da şeyhler var. Dört adet resimden ben hep El Maktum'u tanıdım, beğendim. Çünkü bence Şeyh El Maktum çok yalnız bir insan. Parası var ama parayla saadete ulaşamamış gibi... Ben bundan sonra "Piramitleri uzaylılar mı yaptı?" geyiğini duymak istemiyorum. Piramitleri Mısır'ın ve Afrika'nın basbayağı insanoğlu insan olan yerli halkı yapmıştır. Onlar da değilse Asyalılar... Ama buradaki otellerin ve dev projelerin yanında piramitler gecekondu gibi kalıyor. Ve gördüğüm kadarıyla etrafta uzaylı falan yok. Asyalı işçiler var... Şehirde dolaştığınızda az sayıda Arap, daha da az sayıda Arap kadın, Asyalı göçmenler ve bizim gibi beyaz tenli turistler dışında sokakta pek bir şey göremiyorsunuz. Dubai'nin yerlisi Arapları, sadece pasaporttan geçerken gördüm.
ILIMLI İSLAM ÖRNEĞİ
Tesettür burada çok dert değil, herkes istediği gibi takılıyor. Bizim muhafazakâr Müslümanlar çok şaşıracak, ama burada hiç cami görmedim. Hatta ezan sesi duymadım, freeshop dışında... Öğle namazınızı kılıp Bacardi, Jack Daniel's ya da iPod satmaya/almaya devam ediyorsunuz. Batı'nın özlediği, ılımlı İslam'ın Dubai versiyonu böyle bir şey. Burada festival sırasında ezan saatlerinde müziğin kesilmesi haricinde, Müslüman bir ülkede olduğunuzu fark ettirecek tek şey, Arapça yazılar. Yoksa burası gayet de Miami olabilir... İki günlük gözlemimin sonucu şudur: Sandığınızın aksine İstanbul, Dubai'den daha Müslümandır. Ve Dubai İstanbul'dan çok daha Amerikalıdır. Freeshop süperdir. Ayşe Arman muhtemelen Dubai'de acayip sıkılmakta ama çaktırmamaya çalışmaktadır!
Yayın tarihi: 6 Mayıs 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/06/pz/haber,18CCED680EF34D35B9E1C8B48473DACF.html
Tüm hakları saklıdır.