Aslında bu yazının başlığı 'Çoğul gebeliklerin Türk ailelerinin psikolojisi üzerine etkileri' olmalıydı. Ama bu konuda yapılmış sistematik bir araştırma bulunmuyor. Bu nedenle anlatacaklarım, Türk ailesinin çocuk yetiştirme şekliyle bağlantılı olarak çoğul gebeliğin, çocukları yetiştirmenin, çocukların gelişiminin genel bir değerlendirmesi olacak. Türkiye'de kırsal kesimde ve kentlerde çocuk yetiştirme şekilleri farklıdır. Ama temelde çocuğa verilen önem ve çocuğu olmayan kadına bakış benzerlik gösterir. Halk için çoğul gebelikler yakın zamana kadar nadir görülen, üstünde çok durulmayan bir durumken infertilizasyon (kısırlık tedavisi) sonrası gelişen yöntemler nedeniyle artan ve ulaşılabilen bir olgu haline geldi. Çocuk ruh sağlığı uzmanları, ikiz-üçüz bebeklerdeki bazı gelişimsel sorunlar, doğumsal anomaliler ve zekâ gelişim problemlerinin yanı sıra bu çocuklarda ailenin tutumuyla oluşan sorunlarla da ilgileniyor. Çoğul gebeliklerin artmasıyla ilgilenilmesi gereken anne ve çocuk sayısı da arttı. Kırsal kesim kökenli ailelerde, geleneksel olarak kadın, anne olunca kendine yer edinir. Anne olamayan kadının aile içinde adı yoktur. Hatta sadece adının değil, ev içinde de varlığının olabilmesi için erkek çocuk annesi olması gerekir. Yine kırsal kesimde bebek yitimi sık görüldüğünden, çok çocuk istenir. Eğer infertilite sonrası, bebek sahibi olmak söz konusuysa çoğul gebelik aile, özellikle anne tarafından tercih edilen bir durumdur. Aynı şey kentli infertile anneler için de geçerlidir. Tek seferde daha çok çocuğa sahip olma arzusu hem kaybetme riskine karşı bebeği yedekleme kaygısından hem de pahalı, zor bir süreci tek seferde tamamlayıp birden fazla çocuk sahibi olma isteğinden kaynaklanır. Bunu destekleyen en önemli kanıt, daha önce sağlıklı bir çocuğu olan ailelerin, sonraki gebelikte tek çocuk isteğinin daha fazla olmasıdır. Ayrıca doktorlar tarafından, ailelere çoğul gebeliklerin riskleri anlatılır. Hem anne hem de bebekler için riskli olan çoğul gebeliklere ilişkin ailelerin bilgi almadıkları sık rastlanan bir klinik gözlemdir. Özellikle doğacak bebekler açısından bilgilendirilmemiş ailelerin, bu sorunlarla karşılaştıklarında yıkım ve tepkileri daha yoğun olmaktadır. Gebelikte sorunlar; yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kansızlık gibi sorunlarda artış ve erken doğum riski nedeniyle uzun süreli yatak bakımı olarak sıralanabilir. Ama bizim açımızdan önemli olan annelerin yaşadığı ruhsal sorunlardır. Gebelik depresyon açısından risk taşır. Çoğul gebeliklerde depresyon riski artar.
ANNE - ÇOCUK İLİŞKİSİ
Ayrıca yardımla üreme tekniklerinden sonra oluşan çoğul gebeliklerde de risk fazladır. Türkiye'de ise infertile annenin depresyon riski daha da artar. Anne doğurganlığı olmadığından, kendini kadın gibi görmemektedir. Yardımla üreme teknikleri sırasında, bebek olup olmayacağı beklentisi kaygıyı ve depresyonu artırır. Ayrıca tedavi sırasında oluşan kilo alma, cinsel istek ve ilişkide azalma, bebekte olabilecek anomaliler riski gibi ek sorunlar, ruhsal bozukluklar için ek risk faktörleridir. Her başarısız denemeden sonra depresyon artmakta, kendine güven ve benlik saygısı azalmaktadır. Bu dönemde hamile kadının alacağı sosyal destekler, riskleri azaltabilir. Ama Türkiye'de kadına yönelik sosyal destek kısıtlıdır. Hamilelik öncesi ve doğum sonrasındaki sosyal destek, yardımcı üreme tekniklerinin başarılı olması açısından da gereklidir. Anne karnında, doğumda ya da sonrasında bebek kaybı anne için önemli bir depresyon nedenidir. İkiz ya da daha fazla gebelikte bebek kaybeden annelerin depresyonu, tek bebek kaybedenlerden fazla olur. Doğumdan sonra birden fazla çocukla uğraşmak, herbirine ayrı ilgi göstermek annenin depresyona girmesine zemin hazırlar. Çoğul gebeliklerde, anne-çocuk ilişkisi ve çocuklar için oluşan riskler de ayrıdır. Yapılan çalışmalar da anne çocuk ilişkisinde, sosyal ve kültürel farklılıkların etkili olduğunu gösterir. Örneğin Doğu Avrupalı anneler, Batı Avrupalılara oranla daha koruyucu bulunmuştur. Türkiye'de bu durum daha da fazladır. Anneler zaten koruyucudur. Bu koruyuculuk, çoğul gebelik bebeklerinde artmaktadır. Bu artışın nedeni gebelikte çıkan sorunlar, bebekleri yitirme korkusu, doğum sonrası zorluklardır. Bebeklerde bir sorun varsa, koruyuculuk daha fazla olur. Bunun doğal sonucu bağımlı çocuklar yetişir. Çoğul gebeliklerde sık görülen prematüre doğum, bebeğin yoğun bakım gereksinimi, annede iki tür soruna neden olur: Birincisi, doğumdan sonra anne, bebeği kaybetmekle ilgili aşırı endişe duyar. Bu endişeye, kendi hatasından dolayı sorunların olduğuna ilişkin suçluluk duygusu katkıda bulunur.
PSİKOLOJİK DESTEK ŞART
Ayrıca ebeveynin yaşının yüksek olması da anne - çocuk ilişkisinde sorun olasılığını artırır. Anneler için çocukları özeldir. Bu onların kontrolü kaybetmesine neden olabilir. Disiplin konusunda kararlı olmayan anne, uyum ve davranış sorunları yaşayan çocuklar yetiştirir. Bazen anneler, bu tür doğumlardan sonra bebek uzun süre özel hastanede bakım görmüşse, bebeğe karşı yabancılık çekebilir. Anne-bebek arasında sağlıklı bir ilişki oluşması zorlaşır. Bağımlı çocuğu da çeşitli sorunlar bekler. Anneden ayrılamama, okula gidememe ve sosyalleşme sorunları belirginleşir. Erkek çocuk daha risklidir. Tüm bunlar çoğul gebelik yaşayan annelerin, özellikle yardımcı üreme teknikleri sonrasındaki çoğul gebeliklerde ve doğum sonrasında daha fazla sosyal - psikolojik desteğe gerek duyduklarını gösterir. Bu arada çocuklar, baba ve varsa diğer kardeşler de desteklenmelidir. Yardımcı üreme teknikleri kullanılacak ailelere bunlar anlatılmalı, uyarılmalı ve tek, ama sağlıklı bir bebek amaçlanmalıdır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Çoğul gebelik ve aile psikolojisi
Yayın tarihi: 21 Nisan 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/21/ct/semerci.html
Tüm hakları saklıdır.