Son zamanlarda her şey imaj, ambalaj ve pazarlama olmaya başladı. Televizyonda kalite daha elit, seçici tabakaya hitap eden, böyle olduğu için de daha az kişiyi ilgilendiren, daha az gelir getiren bir olgu olma yolunda ilerliyor. İmaj konusu tartışılırken, bir uzmanın savunduğu noktaları sizinle paylaşmak için not ettim. İmaj yaratan ekip, o kişiyi iyice inceledikten sonra onun en iyi taraflarını öne çıkaran, farklılığını vurgulayan bir fiziki görünüm, duruş, ifade tarzı şekillendiriyormuş. Her ne kadar "Şunu şöyle, bunu böyle yap, şöyle giyin, böyle konuş, şunları şunları yapma!" diye telkinlerle eksiler rötuşlanıp artılar parlatılsa da başarı için sırlar şöyle: Sunulan imajın 1. Samimi olması, 2. Doğal olması, 3. Tutarlı olması, 4. İnandırıcılığının devamlı kılınması, 5. Sosyal bilincinin olması, 6. Tutkulu olması gerekiyor. En büyük kabul gören kişi veya ürünler böyleymiş. Bunlar dışarıdan aşı şeklinde verilmeyeceğine göre, dıştan içe değil, içten dışa çalışılıyor. Yani içinde zaten ne varsa, o malzemelerle şekillendiriliyor. Konuşmada etki yapma bölümüne gelince kelimelerin seçilmesinin etkisi yüzde 10, ses tonu yüzde 30, üslubun etkisi ise yüzde 60'mış. Hep söylerim, haklı zannettiği zaman bile insanların atıp tutup, asıp kesmek yerine kendine saygılı bir üslubu olmalı! Zaten bir insan en çok kızdığı zaman bile basitleşmezse makbul değil midir? Olgunluk ve asalet herkese yakışır.