|
|
Dumlupınar unutulmadı
4Nisan 1953... Denizler tarihinin en dramatik kazalarından biri Çanakkale Boğazı'nda yaşanıyor. Dumlupınar denizaltımız, İsveç bandıralı bir şileple çarpışıp, batıyor... 81 denizcimiz şehit oluyor, 5 denizcimiz mucizevi bir şekilde bu faciadan kurtulmayı başarıyor. Metrelerce derinlikte bir süre ses irtibatı sağlanabilen denizcilerimizin son sözleri "Vatan sağolsun" oluyor... 54'üncü yılında Dumlupınar'ı hatırlayan tv 8 oldu. İki gece arka arkaya "Ölümle Randevu: Dumlupınar" belgeseli yayınlandı. Daha önce herhangi bir yerde yayınlanıp, yayınlanmadığını bilmiyorum. Sanırım ilk kez ekranlarımıza geldi. Öncelikle yapımcısı ve yönetmeni Cihan Akerson olmak üzere emeği geçen herkesi alınlarından öpüyorum. Bu köşede yazar, dururum: "Bu memleketin üç yanı iyot yerine tarih kokar. Yok mu hazinelerle dolu denizcilik tarihimizi belgeselleştirecek, filmleştirecek kimse?" diye... Savaş Karakaş'ın yaptıkları dışında ilk kez ecdadımızın şanına lâyık bir belgeselle karşılaştım. Bugüne kadar hiçbir yerde rastlamadığım görüntü, fotoğraf ve belgelerle Dumlupınar gerçeği önüme serildi. Olayın hayatta kalan tanıkları, onların aileleri "o günü" anlattı. Dile gelen her hatıra, ekrana düşen her resim, şehitlerin anısına birer saygı duruşuydu. Beni facia kadar etkileyen, olayın hukuki süreciydi. Meğer İsveçliler kaza sonrası mahkeme nedeniyle 6 ay Çanakkale Devlet Hastanesi'ndeki bir odada ikamet etmek zorunda bırakılan kaptan Lorenson için Türkiye'yi karalayan bir kampanya başlatmışlar. Türkiye'nin ceza yasalarını faşist İtalya'dan aldığını söyleyip, kaptanlarının işkence gördüğünü çirkin bir sesle dünyaya haykırmışlar. Bu tavır; şileplerinin, Dumlupınar'ın gövdesinde açtığından çok daha büyük bir yara açmış Türk insanının onurunda... Sahi, bir de Dumlupınar: Demir Kafes ve Derin Su diye sinema filmleri çekilecekti. Ne oldu?
|