|
|
Herkes kendi şansını yaratır
Popstar Bayhan'ın, polisle silahlı çatışmaya giren bir araçtaki kişiler arasında yer alması aynı tartışmayı bir kez daha gündeme getirdi: "Televizyon yarışmaları zavallı gençlere umut aşılıyor, reyting için kullanıyor, sonra da fırlatıp bir köşeye atıyor mu?" Olabilir. Reytingin anayasa olduğu televizyon sektöründe bu son derece doğaldır. Peki etik midir? Asla!.. Ama yarışmalarda kazandığı şöhreti taşıyamamak ya da şöhreti başarıya dönüştürememek tamamen bu gençlerin "kişisel" sorunudur. Hiçbir televizyon kanalı, yarışmaya soktuğu gençleri ömür boyu koruyup, kollamayı taahhüt edemez. En fazla, yarışmadan sonraki bir kaç ay, şöhret zirvesinden aşağıya yuvarlanacaklarını hesaba katıp, onlara profesyonel psikolojik danışmanlık hizmeti verilmesi için ekonomik katkı sağlayabilir, hepsi o kadar... Eğer içlerinde "yıldız ışığı" olan varsa zaten yapımcılar, yönetmenler tarafından havada kapılırlar. Yarışmada elde edilen uçucu şöhreti, bir "tüpün" içine hapsetmek, tamamen o gençlerin inisiyatifindedir. Herkes yarışmalarda üne kavuştuktan sonra adı polisiye olaylara karışan gençlerden söz ediyor. Peki ya başarılı olanlar? Akademi Türkiye'nin Barış'ı albüm üzerine albüm yapıyor, klipleri televizyonlarda fır fır dönüyor, konserlerinde izdiham yaşanıyor. Özgür, Yabancı Damat'ta harikalar yaratıyor, müzikallerde oynuyor, merakla beklenen albümü piyasaya çıkmak üzere... Pınar, Arka Sokaklar'da başarıyla oyunculuk yapıyor, şarkılarını seslendiriyor. Jale, Işın Karaca ile beraber tecrübe kazanıyor. Deha, Esra Ceyhan'ın gündüz kuşağı programının vazgeçilmezi oldu. Ayrıca İstanbul'un en gözde gece kulüplerinde program yapıyor. Türkiye'nin Yıldızları'ndan çıkan Beren Saat, dizi yapımcıları tarafından paylaşılamıyor. Bugün hepimizin hayranlıkla izlediği Şafak Sezer yıllar önce İner misin, Çıkar mısın tezgahında ilmek ilmek dokunmadı mı? Televizyon yarışmaları sayesinde başarıyı yakalayan daha pek çok örnek sıralayabilirim. atv'de 4 yıl önce ekrana gelen Akademi Türkiye yarışmasını izleyenler hatırlayacaklardır. Anneler Günü'nde jüri, Timuçin'in annesini eleştirileriyle ağlatmıştı. Timuçin sahneyi terk edip, kendisini tuvalete kilitledi. Reklam arasında beş dakika boyunca tuvalet kapısına dayanıp, onu yarışmaya dönmesi için ikna etmeye çalıştım. Şoktaydı. Kendisine gelmesi için tokat bile attım. Nihayet gerçeğe uyandı ve geri döndü. Timuçin şimdilerde CINE 5'in sabah programı "Pür Neşe"de Melike Öcalan ile beraber muhteşem bir sunuculuk performansı ortaya koyuyor. Eğer o gün tuvaletten çıkmasaydı, belki onu da bugün İstanbul'un karanlık girdaplarında yitirmiş olacaktık. Ama o tercihini "kazanmaktan" yana kullandı. Kriz, Çince'de aynı zamanda "fırsat" anlamına da gelmektedir. Televizyonun "kriz" olarak önüne koyduklarını "fırsata" çevirenler kazanır. Önemli olan; hayatın elimize tutuşturduğu limonlara yüzümüzü ekşiteceğimize, onlardan limonata yapmasını bilmektir. Kötü yola düşen gençlerin tek sorumlusu olarak sadece "televizyonu" göstermek ise büyük haksızlıktır
|