Bugün git yarın gel...
Herşeyi satıyorlar. Bizi kamulaştırdılar.
Devlet memuru olduk, bir nevi.
İsimlerini bilmediğimiz, kısaca TMSF'ci dediğimiz arkadaşlar geziyor, gazetemin koridorlarında... Ellerinde telsizlerle, takım elbiseli güvenlik görevlileri falan... Bizi mi koruyorlar? Bizden mi koruyorlar? Orası meçhul.
Bu tür alengirli durumlar, yalakalık profesörleri için problem değil aslında, gelen ağam giden paşam, bağlarlar nasıl olsa işi. Ama ben... Yan basmış vaziyetteyim.
Zaten bu nedenle, "sıkıyorsa, şimdi yaz" mesajları yağıyor, keyifle... Kahkahalarını duyar gibiyim. Belli ki, çok beklemişler bu anı... Şaşırdım desem, yalan olur.
Efendisiyle mücadele edeni, düşman bellermiş uşak.
Uzatmadan belirteyim: Sıkıyor. Yayınlamak sıkıyor mu? Asıl onu göreceğiz. Sarayda büyümedik kardeşim... Sokaktan geldik ama, bu ülkeyi sokakta bulmadığımızın bilincindeyiz, Allah'a şükür. Milyonlarca insanın işsiz gezdiği bir ortamda, işsiz kalmak, korkularımızın en küçüğü... Elle gelen, düğün bayram.
Bir çift laf da, camiaya edelim... TMSF mutlaka gereğini yapmıştır. Hukuk, hukuktur. Ama basındaki bu sevinç niye? Meslektaşlarının sıkıntılı durumuna göbek atmaktan ne zaman vazgeçecek meslektaşlar?
|