|
|
Kadın modacılar başka kadınların güzelliği için mesai harcamıyor
Dünyada 16 noktada satışa sunulan 'Cengiz Abazoğlu de luxe' markası, artık hazır giyim olarak Türkiye'de de moda düşkünlerinin beğenisine sunuldu. Giysilerini insanlar üzerinde görmekten büyük heyecan duyan ünlü modacı, bu sektöre erkeklerin hakim olduğunu söylüyor.
Tam 17 yıldır haute couture kıyafetler tasarlayan modacı Cengiz Abazoğlu, 'Cengiz Abazoğlu de luxe' markası ile hazır giyim sektörüne girdi. İki yıldır yurt dışında 17 noktada satılan marka, nihayet bu sezon ülkemizde de satışa sunuldu. Tasarımlarını tanımadığı insanların üzerinde gördüğü zaman çok heyecanlandığını söyleyen Abazoğlu, fiyatların ise bilinen zincir mağazalardan bir farkı olmadığını belirtiyor. Sosyetik kadınların modaya yönelmelerini 'renk' olarak değerlendiren ünlü modacı, yine de modaya erkeklerin yön verdiğini söyledi: "Bunda da en önemli etken; bir kadın bir başka kadını güzelleştirmek için çok fazla mesaj harcamıyor. Çünkü devreye hırslar ve kıskançlıklar giriyor!" Abazoğlu, modacıların yüzde 90'ının gay olduğu tartışmalarını ise şöyle yanıtlıyor: "Cinsel kimliklerin insanların kıyafetleri üzerinde çok etkili olabileceğini düşünmüyorum!"
* Sessiz sedasız hazır giyim sektörüne el attınız. Nasıl karar verdiniz buna? Evet iki yıl önce hazır giyim atölyesini kurduk Şişli Bomonti'de. Kızkardeşim Figen duruyor başında. Ürünlerimiz New York, Kiev, Moskova, Tel Aviv, Brüksel ve Japonya gibi 16 noktada alıcılarla buluşuyor. Bu muhteşem bir duyguymuş. Ben bu zamana kadar neden bunu tatmamışım diye hep kendimi sorguluyorum.
3 BİN BLUZ YAPMAK ŞAŞIRTICI! * Neden bu kadar beklediniz? Bugüne kadar haute couture'de zamanlı elbiseler yaptım. Birer ilüzyondu yaptıklarım. 'Sihirli elbiseler' diyorum bunlara. Çünkü kadınlara bir gecelik düş yaratıyor. Ve o düş, hayat boyu belleklerden silinmiyor. Benim için heyecanı tabii ki davetten sonra bana gelen olumlu iltifatlar, çiçekler hatta bir kutu çikolata... Tasarladığım elbiseleri hiç bilmediğim hanımlar satın alıyor ve onu kombinliyor. Geçen gece bulunduğum yere bir hanım girdi. Tanımıyorum ama üzerinde benim bir parçam. Çok keyif aldım. Çığlık atmak istedim o an...
* Nerede satılıyor tasarımlarınız? Yurtdışında showroom'lar var. Bizden satın alıyor, küçük butiklere dağıtıyorlar. Mesela bir bluz yaptım, New York'tan haber geldi. Şimdi o bluzdan tam üç bin adet istiyorlar. Şaka gibi geliyor bu, çünkü atölyemde ayda maksimum 30 elbise üretebiliyorum.
* İşler büyüdü ve ticaretin içinde yer almaya başladınız yani... Aslında gururlanıyorum. Çünkü bu konuyla ilgili devletin ayırdığı bir bütçe var. İTKİB tarafına her ithalat ve ihracatımız için komisyon ödüyoruz ve komisyonda biriken paraların bir bölümü, burada değer bulan tasarımcılara yurt dışında Türk tekstilini bir noktaya çıkartmak için destek olarak veriliyor. Ben hiç yardım ve destek görmeden bu noktaya geldim. Bugüne kadar gidenlerin ürettikleri eşyalar nerelerde satıyor? Buradaki atölyeleri nerede? Atölyelerinde röportaj yapmak isteyeceksin ama onlar sana 5 yıldızlı otelin lobisinde röportaj verecek çünkü atölyeleri yok...
* Neden bunları ortaya çıkarmıyorsunuz o zaman? Umurumda değil. Zaten kendi başıma yol almışım. Kendi yolumu kendim bulmuşum. Yetenek öyle bir şey. Yaptığın doğru bir şeyse, iş ahlakı ve disiplinin varsa alıcılar zaten seni bir noktaya getiriyor. Desteğe gerek yok. Yaptığım işin ticari boyutunu hiç görmedim. Paramın hesabını bilmem. Benim için önemli olan yaptığımın beğenilmesi. Ticari bir adam olsaydım, hayatımı Miami'de devam ettiriyor olurdum. Kazandığımı yine işime yatırıyorum. Kumaşların ve malzemelerin peşindeyim.
* Kişiye özel kıyafet yaparken, şimdi 3 bin adet üretime geçtiniz. Bu sizi korkutuyor mu? Yok hayır... 17 senedir haute couture yapıyorum. Türkiye'de hayal edip de giydiremediğim hiç kimse kalmadı. Gençler bana 'Neden senin bir pantolonunu, bluzunu alamıyorum. Bütçem yetmiyor' diyor. Bu hep beni kamçıladı. Şimdi hep hayalini kurduğum şeyi gerçekleştirdim. Aslında her hafta bir defile yapıyorum. Çünkü İstanbul'daki ilk mağaza Akmerkez'de açıldı. Home Store'un bünyesinde özel bir bölüm yapıldı bana. Dekorasyonunu da kendim yaptım. Yurtdışında bunun çok örneği var. Ünlü modacıların böyle butikleri var. Ben Türkiye'de ilk örneği oldum. Çok ciddi bir satış grafiği yakaladık orada. Bu çok besliyor insanı...
* Bunun dışında kıyafetlerinizin satılacağı başka yerler de olacak mı? İstanbul'da Nişantaşı'nda ve İstinye'de alışveriş merkezleri açılıyor. Bu iki yerde de aynı konseptte olacak. Ankara'da var. Yazın mayokinilerin üzerine kullanılacak ehramlar yaptım. Bodrum'daki Home Store'de satışa sunulacak. İkinci projem de önümüzdeki yaza jean, eşofman altı, sırt çantası, parmak arası terlik yapmak olacak. Fakat hepsinde bir couture dokunuşu olacak. Giyen, kendini özel hissedecek. Beyoğlu'nda yürürken bir eşofman altımı, Bodrum'da deniz kenarında mayosunun üstünde benim bir ehramımı görmek istiyorum.
* Çok pahalı olacak mı tasarımlarınız? Hayır. İthal ve yerli üretim markalara kıyasla, alışverişi kolay butikler zinciri olacak.
* Hazır giyim bu sene Türkiye'de satılacak. Fakat iki yıldır zaten yurt dışında satışınız var. Neden ilk tercihiniz Türkiye olmadı? Test ettim; giysilerim yurtdışında marka değeri olmadan da alıcılara ulaşacak mı, kalıplarında bir problem olacak mı diye... Bu iki sene bana staj gibi oldu. Ve ilk yaptığım koleksiyondan itibaren çok güzel bir grafik yakaladık.
* Türk kadını ile dünya kadınları arasında çok büyük farklar var mı? New York'lu, Paris'li, Milano'lu diye artık ayırt edilmiyor. Türk kadını da dünya kadını diye tanımlanıyor artık. Türk kadınının son 10 yılda kat ettiği yol inanılmaz.
* Enci Teker, Siren Ertan, Helin Avşar gibi sosyetik isimlerin modacı olmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabii ki olmalı, bu bir renktir. Yeteneği, sabrı, iş disiplini varsa uzun yıllar devam eder. Hepimiz bir yerden başladık. Önemli olan sürekliliğinin olması. Fakat şöyle bir gerçek var. Hiç kimse bana alınmasın; modaya hakim tek bir grup var; o da erkekler! Bir kadını güzelleştirmek için arada hiç rekabetiniz yok. Ama kadınlar arasında hırslar devreye giriyor. Bir kadın bir kadını güzelleştirmek için bence çok fazla mesai harcamıyor. Dünyada bile modaya erkek tasarımcılar yön veriyor.
KARDEŞ KARDEŞİ KISKANIYOR * Bir erkek kadın kıyafeti tasarlarken ne düşünür? Elindeki vücudu en iyi nasıl ortaya çıkarıp, nasıl hoş gösterir; onu! Artık davetlerde kardeş kardeşi kıskanıyor. 'Ya ondan öne çıkarsa' korkusu taşıyor. Akraba kadınlar bile savaş açabiliyor; 'düğünde en havalı olacağım' diye.
* Erkek modacıların yüzde 90'ının gay olduğu söyleniyor. Bunun etkisi var mı? Ben öyle düşünmüyorum. Giyim ifade şeklidir. 'Benim koleksiyonum bu, benim önerim bu' gibi. Biz ancak önerebiliriz. 'Bunu giyeceksiniz' diye diretemeyiz. Giyen onunla kendini iyi hissediyorsa tüketir. Bu cinsel kimlikle ilgili değil. Ben cinsel kimliklerin insanların kıyafetleri üzerinde çok etkili olabileceğini düşünmüyorum. Beğenilmek için giyiniyoruz. 'Ne hoş', 'ne yakışıklı', 'ne güzel' dedirtmek için.
* Birçok ünlüyü giydiriyorsunuz. Sizce en güzel kim giyiniyor, bir isim verebilir misiniz? İsim verip kimseyi kırmak istemem. Sanat dünyasında da, cemiyet hayatında da fiziğine ve giyimine çok önem gösteren hanımlar var. Sanat değil ama cemiyet hayatının hanımlarının yüz 70'inin üzerinde benim imzam var. Bir davette 20 parçamı görmem mümkün oluyor.
ESİN ÖVET
|