|
|
SSK'ya savaş açmamışlar
Sonay Dikkaya ve Ufuk Yıldırım'ın prematüre bebekleri Yiğit Şan, hayata tutunup anne kucağına kavuştu ama hastane masrafları ve sigorta sorunlarıyla ilgili haberler bitmedi. Anne Sonay Dikkaya yaşadıkları zorlukları anlattı ve basına yansıyan bazı yanlışları düzeltti.
Prematüre bebeğin sigorta derdi
Altı buçuk aylık ultra prematüre bir bebeği olduktan sonra, eşi Ufuk Yıldırım ile maddi manevi zor günler geçiren spiker Sonay Dikkaya Yıldırım, 'SSK'ya savaş açtılar' haberlerinin doğru olmadığını söylüyor ve olaya açıklık getiriyor.
Haberlere çokça çıktı, görmüşsünüzdür; sanatçı Ufuk Yıldırım'la, NTV spikeri Sonay Dikkaya'nın 26 Ekim 2006'da Yiğit Şan adlı bir oğulları oldu. Yiğit Şan altı buçuk aylıkken, 680 gramlık ultra prematüre bir bebek olarak dünyaya geldi ama yaşama sıkı sıkı tutundu. Üç ay, doğduğu Amerikan Hastanesi'nin bebek yoğun bakım ünitesinde kalıp, pek çok badire atlattıktan sonra yaklaşık iki ay önce de sıcak yuvasına kavuştu. Ancak bu sırada hastane masrafları ve Yıldırım ailesinin sigorta sorunları başına yansıdı. 'SSK'ya savaş açtılar' gibi haberler çıktı. Anne Sonay Dikkaya ise, bazı şeylerin basına tamamen yanlış yansıdığını söylüyor ve her şeye açıklık getiriyor...
- Prematüre bir bebeğin bakımında diğerlerinden ne gibi farklar var? - İki kilo 40 gram verdiler bana Yiğit Şan'ı hastaneden çıkarken. Normal bir bebek olsaydı, biz eve geldikten sonra ben onu emzirecektim, uyuyacaktık, böyle bir düzen olacaktı.. Ama ben iki hafta hiç uyuyamadım mesela. Hastanede yaşadıklarımızdan sonra telaşlıydım, 'Eve geldiğimizde de bunlar olur mu acaba?' diye.
- Sizin yaşamınız normal bir anneden çok daha fazla değişmiş anne olduktan sonra. Hayata bakışınızda neler değişti peki? - Aslında şu aralar birazcık depresifim.
- Her doğum yapan annede olabiliyor o sanırım. - Evet. Ama ben ilk zamanlar, o kadar kötü günler geçirdiğimiz halde hiç izin vermedim kendimde böyle bir şeye. Bebeğimin benim iyi düşüncelerime, dualarıma ihtiyacı vardı. Kendimi iyi tutmak zorundaydım ki çökmeyeyim. Çökersem hasta olurum, hasta olursam bebeğime gidemem... Hep vitaminler aldım. Kendimi sürekli telkin ettim. Üç aydan sonra gazeteci arkadaşlarla konuşmaya başladık. Terapi oluyor aslında bu röportajlar da. Anlattıkça rahatlıyorsunuz.
- Peki şimdi neden depresifsiniz? - Galiba kendimi daha serbest bırakmaya başladım ve çok iyi olduğumu söyleyemem bu aralar. Psikiyatriste ya da psikoloğa ihtiyacım var gibi.
- Neden ama? - Aslında çok mutluyum çocuğum yanımda diye ama şimdi de büyüdükçe, 'Acaba kilo aldımı yeteri kadar, acaba iyi bakabiliyor muyum?' endişeleri ortaya çıkıyor. Çünkü insanlar doğumdan iki ay sonra normal hayata dönüyorlar. Bizim çok uzun bir süreç oldu bu. Üç ay hastanede geçti zaten. Sonra eve geldik ama ilk dönem sevdiklerimle paylaşamadım bebeğimi. İnsanlar gelip gidemediler. Hasta olacak diye korktuk.
- Doktor mu söyledi? - Evet. Daha yeni yeni başladı birileri gelip gitmeye. Ben prematüre bebek anneleriyle konuşuyorum. Hepsi belli bir süre sonra kafayı sıyırıyorlar. Hepimizin yaptığı garip davranışlar var.
- Ne gibi? - Mesela bir arkadaşım bütün ailesiyle kavga etmeye başladı. Bir de devamlı 'El yıkayın,' hikâyesi var. Titizlik hastalığına tutuluyorsun. Bu yüzden bazen insanlar bozulabiliyor. Anlayamıyorlar çünkü. Oysa bozulacak bir şey yok, ben zaten çıldırdım, gerçekten çok zor.
- Ne gibi talepleriniz oluyordu ki? - Örneğin ilk günlerde, ablamlar işten geliyorlar, oturmayacaklar bebekle aslında. Ama evin içine girecekler. Hepsini kapıda durduruyorum, soyunuyorlar, hemen orada duş var, duşa giriyorlar, pijamaları veriyorum temiz, onları giyip öyle içeri girip oturuyorlar.
- Paranoyak olmuşsunuz yani. - Tabii tabii, paranoyalar başlıyor. Şimdi rahatladım, bunlar yok. Ama şimdi de başka türlü, kendimle ilgili sorunlarım var. Eğlenecek bir şeyim yok, bebeğimle eğleniyorum, fakat bebeğimle eğlenirken de bir sürü korku yaşıyorum.
MELİS D. ÇALAPKULU
|