Sarıkız MÖ dedi!
Bir de günlük çıktı ortaya. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Örnek, "Ben günlük tutmadım" diyor; inatla onun olduğu iddia edilen günlük küllük gibi ortaya boşaltılıyor. "Komutanlığım döneminde şifreli şekilde günlük faaliyet planları tutuldu ama ayrılırken bilgisayardan sildirdim" diyorsa da, ben daha ziyade "Bunlar dedikodu" deyişine inanmak yanlısıyım. Yoksa, bilgisayar hep azizlik yapabilir! O kadar iş arasında, günlük tutacak vakit var mı, bilmiyorum. O kadar iş arasında, darbe yapacak vakit var mı, onu da bilmiyorum.
"Şaibeli Günlük"; birinde Genelkurmay Başkanı Özkök dışındaki dört komutanın, diğerinde sadece eski Jandarma Komutanı Eruygur' un niyetlendiği iddia edilen iki darbe planından söz ediyor. Sözde, "sözde darbe" nin "sözde PowerPoint" sunumu hazırlanmış. Nedir, derseniz; ayrı ayrı, "Power" ın manası "Kuvvet"; "Point" ise "Nokta". İkisi bir arada, bilgisayardan duvarlara, dağlara taşlara, film gibi bir gösteri oluyor; göstere göstere darbe oluyor mu, ben bilmiyorum. Oyun gibi bir şey yani. Atari'den hallice; PlayStation'dan daha mütevazı. PS2 ve 3'ten tabii. "Kuvvet" e yine kuvvet demek; "Nokta" ya yayını yapan münafık dergi diye bakmak da olabilir.
Hangi aklı evvel uydurmuşsa "Sözde Günlük Güneşlik" i; bi bak bi bak, diyor ki... "Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. M.Ö.'yü davet edecektim. Rektörler ile temas kurup öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekleri hükümet aleyhine teşvik edecektik. Yurt çapında yapacaktık. Buna Sarıkız denecekti." "MÖ" mü? Buna önce "Sarıkız" güler ya; trene aval bakar da, buna kuyruğuyla güler. Çünkü bir "inek" dahi bilir ki: Tamam, "basın" kısmı bir yana da; Yahu rektörler eylemci öğrenciyi okuldan atıyor zaten. Yahu kolayca temas kurarsın, brifinglersin elbette rektörleri de, en temas temas olanı, İstanbul Üniversitesi misal, protesto yapan öğrenciyi nerdeyse hapse de atacak. Yahu, Beyazıt Meydanı'nda vurulup düşen öğrencili 27 Mayıs dışında, 12'li darbeler sokağa dökülen öğrencinin canına okumadı mı? Kim inanır Allah aşkına! Hangi paşa bunu düşünür! Yahu 12 Eylül'de sendikalar ne olduydu? Daha eskiden, 15-16 Haziran'da yürüyen işçi üstüne kim yürüdüydü? Yahu ne afişi! Canım arkadaşım Talat vardı. Harbiyeliydi hem de. Nasıl diyorsunuz, "genç subay" dı. Solcu olduğu için ordudan atılmıştı. 12 Eylül öncesiydi. O gün top oynamıştık. Acıkmıştık. Sonra dağılmıştık. 1 Mayıs mı yaklaşıyordu? Öğrenciydim de, demiryolu sendikasında çalışıyordum. Talat, Bakırköy'de "sokaklara afiş" asıyordu. Karanlık basmıştı. Bir er ateş etmişti. Talat ölmüştü. Asker de sonra üzülmüştür belki ama biz çok çok üzülmüştük. Çok ağlamıştım. Ne afişi yani! Hangi eski paşa, oturur yahut ayakta, bu abuklukları günlük diye yazar? Hangi "Sarıkız" ya!
Çocuk oyuncağı mı, bunlar çocuk mu, ha: "Jandarma Genel Komutanı hala 'Darbe yapalım' diye ısrar ediyor" muş da, Amiral ona demiş ki, "Çok aculsunuz." Nasıl bir hayal ürünü bunlar? İnsan böyle dese dahi, oturup (yahut ayakta) labada lubada mı yazar? Bunu şifrelesen ne yazar! "Havacı" çok bastırıyormuş. "Havacı" diye, biz çocukken, Basınköy'de komşumuz hava astsubay sitesine derdik (Zamanın ünlü ama mütevazı gazetecileri de astsubaylarla komşuydu; çoğu daha terfi etmemiş, sınıf atlamamıştı!). Koskoca paşa koskoca paşaya "Havacı" diye hitap eder mi? "Havacı", zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Fırtına. Sanki "hava durumu" yazıyor günlükçü. Savaş uçağını alıp askeri anlaşma, ihale için kendi eliyle, koluyla İsrail'e uçuran ve indirip kaldıran komutana "havacı" diye yazılır mı! Tam cahil cüreti. Tam süper rezalet! "PowerPoint" varmış bir de. Yok deve! Sarı hem de!
Not: Mümtaz okuyucular "Medya hiçbir iktidarı böyle desteklemedi, hiçbirine böyle göz yummadı" diyor, bendenize "sualler" tevdi ediyorlar. Kısmetse, cevabı ve "MÖ" ler pazara.
|