Odaya giriş...
Üç genç bir odada oturuyordu. Dördüncü de geldi. Pişti oynamayacaklardı. Masaya fotoğraflar yayılmıştı. Sizin fotoğraflarınız. Evinizden çıkarken çekilmiş, mahkeme kapısında, bir arkadaşınızla, çocuklarınızla da olabilir, belki bir gazetede, dergide çıkmış. Sizin fotoğraflarınız. Ya da babanızın, ya da oğlunuzun, ya da bir dostunuzun. Onların fotoğrafları masada. Dört genç fotoğraflara baktıkça nefretlerini çoğaltıyor, nefretleri çoğaldıkça fotoğraftaki sizi öldürme arzusuyla doluyordu. Sonra... Odadan çıktılar. Biri otobüse bindi. Sizin oraya geldi. Ensenizden sokuldu. Sizi öldürdü. Siz boylu boyunca uzanmış, yorgun ayakkabı tabanlarınız insanlara hüzünle bakarken yüzünüz kaldırıma yapışmış, kim bilir ne yaşama sevinçleriyle ve kim bilir ne acılarla, hatıralarla, endişelerle dolu başınızı dahi alıp gidememiş, orada kanınıza gömmüş, kalleşe, namerde dönüp bir bakamamış... İşte ölüsünüz. O odada o masada fotoğrafınızla canlı yatarken şimdi yerde cansız, fotoğraflardaki ölüsünüz.
Gençler o odadaydı, biliyoruz. O odadan çıkmışlardı, biliyoruz. Biri otobüse binmişti ve size arkadan sokulmuş, silahı ateşlemişti, biliyoruz. Esas soru şu: O odaya nasıl girdiler?
Bu sorunun cevabına dair bulgular, bağlantılar, ilişkiler, herhangi bir demokratik hukuk devletinde ciddi sonuçlar yaratır. 1. Ortada, o ilin Emniyet Müdürü iken, o dört gençten birini muhbir tayin eden bir Emniyet İstihbarat Daire Başkanı vardır. 2. Ortada, nedense bu gençlerin yollarının, görüntülerinin hep kesiştiği bir siyasi parti, onun yöneticileri, ocakları vardır. 3. Ortada, polis aracında gezip tozan muhbiri çalıştırdığı ileri sürülen Jandarma vardır. 4. Ortada, cinayet öncesinde ve sonrasında bu gençler bağlamında adı geçen polisler, jandarmalar vardır. 5. Ortada, azmettirici haline gelen muhbiri, daha önce yargıdan kaçıran aynı emniyetçiler, siyasiler vardır. 6. Ortada, bunlara göz yuman bir yargı vardır. 7. Ortada, bombacıyı mahkum edip serbest bırakan mahkeme ile dosyasını aylarca gündeme dahi almayıp onu dört gençten biri kılan yüksek yargı vardır. 8. Ortada, "suikast yapılacağını herkes biliyordu" denen kentte, bilinenlerin gereğini yapmamış eski vali, iki emniyet müdürü, bir dolu devlet görevlisi vardır. 9. Ortada siz varsınız, odadan çıkıp öldürdüler, siz ölüsünüz!
Bir demokratik hukuk devletinde dört genç bütün bu "ortadaki" ilişkilerle bir odaya girip oradan birini katil olmak üzere otobüse bindiriyorsa... "Ortadakiler"in hiçbiri orta yerde, hiçbir şey olmamış gibi kalamaz. Kiminin görev yerinin değiştirilmesiyle de kalınamaz; ciddi bir idari, adli bedele muhatap olurlar. Kiminin görev yerinin değişmemesiyle hiç kalınamaz. Bu ilişkilerin orta yerinde, haberim vardı, haberim yoktu mırmırlarıyla, ahlaki, yasal, meşru, masum bir siyaset filan olmaz. İçişleri, adalet bakanları, öyle sorumsuz gibi bakamaz. Eğer bunlar mümkün oluyorsa; Siz, ölüsünüz, tamam, ama demokratik hukuk devleti de cansızdır. Halsizdir, dermansızdır. Yalandır yani.
Dört genç o odaya girerken, o masaya abanırken kime değmişlerse, kimin eli onlara değmişse, hiç değmemişler gibi yapılamaz! Ölüsünüz ama bilirsiniz; bir hücre yoktan varolamaz.
|