|
|
|
|
Metroya direnen Galata surları
Bugünlerde Taksim-Yenikapı metro güzergahının üzerinde kalan Galata surlarının akıbetini tartışıyoruz. Koruma Kurulu, "taşınsın ama bilimsel bir çalışma da yapılsın" dedi. Her zamanki plansızlığımıza Azapkapı'da yeni bir kurban vermeye hazırlanıyoruz. Kültür varlıklarımız elimizden kayıp giderken, İstanbul bütün tarihsel ayrıcalıklarından kurtulup sıradan kalabalık bir kent olma yolunda ilerliyor. Taksim-Yenikapı metrosu kabul edilemez bir inşaat sürecine girdi. Yenikapı istasyonunun kazıları sırasında ortaya çıkarılan arkeolojik varlıklar insanlık tarihi açısından da "yeni kapılar" açtı. Herhalde bu kazılar olabildiği kadar genişler ve dünyanın en ilgi çekici arkeolojik sit alanlarından birine İstanbul'da sahip oluruz diye düşünürken, belediyenin hiç de böyle bir derdinin olmadığını Galata surlarının başına gelecekleri öğrendiğimizde anlıyoruz.
Galata surları pek çoklarına bir "duvar" gibi görünebilir. Metronun her gün yüz binlerce insanı uzak semtlerden kent merkezine taşımasının cazibesine karşılık bu virane "duvar"ın ışıltısız varlığı bazılarını rahatsız bile edebilir. Ancak, Bizans'ın zayıf zamanlarında Cenevizlilerin inşa ettiği bu surların arkeolojik ve kentsel değerini günümüzün hiçbir modern ihtiyacı azaltamaz. Galata surlarından küçük bir parçanın bile bugünlere kalması bir bakıma mucize sayılır. Tanzimat sonrasının İstanbul'unda "modernleşme" hamlelerinin ilk kurbanlarından biri Galata surları olmuştu. Dönemin yöneticileri bu surları yıkıp Paris ve diğer batı kentlerindeki gibi geniş caddeleri İstanbul'da da açmak istemişlerdi. Bunu büyük ölçüde başardılar da. Bugünkü yöneticilerin de batı kentlerindeki gibi bir metromuz olsun derken Galata surlarını yıkmakla eşanlamlı olan "taşıma"yı düşünmeleri bu açıdan ibret verici.
O günün koşullarında tarihsel değerlerin korunması dünyada bilinmeyen bir kavramdı. Bugün artık kentler içindeki tarihi ne kadar koruyabilirse o kadar değerleniyor. Bir kentin değerini artık sadece modern yaşam olanakları ve altyapısı değil, tarihsel ve doğal varlıklarını koruyarak gelişmesi belirliyor. Nitekim, İstanbul'un aday olduğu Avrupa Kültür Başkentinin ana şartlarından biri de bu. Yani kentin gelişmesine itiraz eden yok, ama bunu tarihsel varlıkları koruma bilinciyle uzlaştırmak gerekiyor. Öbür türlü, koruma konularında Afganistan'daki Taliban rejimiyle aynı kefeye konulmamız işten bile olmaz. Peki Taksim-Yenikapı metrosu İstanbul'un gelişmesi için vazgeçilmez mi? Bu da hayli tartışmalı. Batı yakasını kentin merkezine bağlayan bir metroya şiddetle ihtiyaç olduğu açık, ancak bunun Beyoğlu ve Tarihi Yarımadanın dışından geçirilmesi gerektiğine de hiç şüphe yok. Metronun Taksim-Yenikapı güzergahı ile ilgili ulaşım açısından yapılmış geçerli bir teknik çalışma da yok üstelik. Sadece tünel inşaatları yapılmış, sonrasının nasıl devam edeceği muamma. Sonrası, zücaciye dükkanındaki filin hikayesini hatırlatıyor.
İstanbul 2 No'lu Koruma Kurulu, belediyeye müsamaha göstermekte yasal sınırları fazlasıyla zorluyor. Galata surlarının taşınmasının teknik olarak mümkün olmadığı bir yana, bu tür bir arkeolojik yapının yerinde korunması gerektiği her türlü uluslar arası ve ulusal koruma yasasının güvencesi altında. Kurul her nasılsa bunları fazla önemsemiyor. Sit alanlarında yapılması zorunlu olan koruma amaçlı imar planı çalışmasını bile istemiyor. "Surlar taşınsın" deyiveriyor. Sonra birden "bilimsel bir çalışma da yapılsın" diyor ama, bir kere surlar taşınsın dediği için aslında bunun da fazla bir önemi kalmıyor. Bakalım surlar metroya direnebilecek mi?
ERHAN DEMİRDİZEN
|
|
|
|
|
|
|
|
|