Yine Filistin sorunu
Riyad.
Ana gündem maddeleri Filistin-İsrail barışı ve Irak'taki gelişmeler olan bir Arap Birliği zirvesi için Riyad'dayız. İlki 1946'da Kral Faruk'un daveti üzerine Mısır'da toplanan zirvelerin 19'uncusu bu. Bugüne kadar gerek bölgedeki gelişmeler, gerekse Filistin-İsrail sorununda yeterli ağırlık koyabildiği söylenemez. Ancak İran'ın giderek bölgedeki gelişmelerde ağırlığını hissettirdiği bir ortamda, zirvenin anlam ve önemi de değişmiş durumda. Suudi Arabistan artık bölgenin aktif bir oyuncusu. Filistin hükümetinin kurulmasına katkıdan Irak'ta barışın sağlanması çabalarına kadar birçok alanda aktif. İki gün sürecek zirveye üye Arap ülkeleri dışında Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Malezya Başbakanı Abdullah Badavi ve Avrupa Birliği Dış Politika Komiseri Javier Solana da davetli. Bugün hem bölge ülkeleri, hem dünya politikasının önemli başkentleri Filistin-İsrail sorununa çözüm bulunmadan Ortadoğu'da huzurun sağlanmasının mümkün olmadığı konusunda birleşiyor. Ancak Madrid Konferansı ile başlayan Oslo Barış Süreci ile süren, sonunda da bir "Yol Haritası"na ulaşan çabalar devam ediyor. Çabalar sürüyor sürmesine de Filistin gerçeği değişmiyor. O da Filistinlilerin acımasız bir İsrail denetimi altında, birbirinden kopuk bölgelerde, yokluk ve yoksulluk içinde yaşamaya devam etmeleri... İsrail'in gerçek bir barışı hâlâ tam olarak içine sindirmemesi... Bütün dünya Hamas'a "İsrail'i tanı" diye baskı yaparken, kimsenin ciddi anlamda İsrail'e "1967 sınırları çerçevesinde bir Filistin devletini tanı" talebinde bulunmaması... Filistin'de serbest seçim için baskı yapan Amerika ve İsrail'in sandıktan çıkan halk iradesini hiçe sayması... Amerika'dan gelip Irak'ı işgal etmenin özgürlük hareketi olarak paketlendiği bir dünya ortamında işgale direnmenin "terörizm" sayılması şaşırtıcı değil elbette. Arap ülkeleri dediğim gibi bugüne kadar bu sorunun çözümünde ciddi bir rol oynamak istemedi. Filistin sorununu kendi durumlarını korumak veya güçlendirmek için masaya sürülecek bir kart gibi gördü. Ancak bölgenin değişen dengeleri, Filistin'de olup bitenlerin televizyon, internet gibi araçlarla ortalama Arapların evine giriyor olması kamuoyu baskısının artmasına yol açtı. Bölgenin egemen güçleri bu sorun çözülmezse kendi durumlarının da tehlikeye girebileceğinin farkında. Onun için bu kez aktif olarak masadalar. Bir "barış planı" da var. Arap Birliği'nin barış planı, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklardan çekilmesini, bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını ve Doğu Kudüs'ün bu bağımsız devletin başkenti olmasını öngörüyor. Aynı zamanda Filistinli mültecilerin topraklarına dönmesine izin verilmesi çağrısı yapıyor. Teklif açık ve net. Birbirine komşu, birbirinin varlık hakkına saygı gösteren iki bağımsız devlet. Gerçekçi bir plan. Ama hayata geçmesi zor görünüyor. Çünkü Amerika'nın tam desteğini almış İsrail'in işgal ettiği topraklardan vazgeçme eğilimi yok. İsrail, Hamas'ın kendisini tanımasında ısrar ediyor ama kendisi sınırları yukarıda belirlenmiş bir Filistin devletini tanımaya yanaşmıyor. Zirveler yapılıp görüşmeler sürerken Filistin sokaklarında bebeler ölmeye devam ediyor.
|