|
|
Bir buçuk saat mesafede iki Türkiye
Geçen hafta İstanbul Yenibosna'daki AR-El Koleji'ni ziyaret ettim. 52 okulun katıldığı şiir yarışmasında dereceye girenlere ödüllerini vermek için... Nevruz'un kutlandığı gün, aynı zamanda Dünya Şiir Günü'ydü. Baharın gelişini, şiirle kutlamaktan daha güzeli olmayacağını düşünüp, koşa koşa gittim. Öğrenciler, gitar eşliğinde harika bir şiir dinletisi hazırlamışlardı. Okula bayıldım. Törenin düzenlendiği salon, deneyimli tiyatrocuların bile "Ah keşke burada oynasam" diyeceği kadar görkemliydi. Kapalı yüzme havuzları, müthiş dershaneler, laboratuvarlar, sosyal etkinlik alanları, galeriler v.s... Ne kadar şanslı olduklarını düşündüm içten içe... Bir gün sonra Mardin ve Diyarbakır kırsalındaydım. TOÇEV ve Show TV'nin Yaşasın Okulumuz kampanyası kapsamında onardığı 101'inci okul olan Mardin Boztepe İlköğretim Okulu'ndaki heyecanla çarpan minik yüreklere dokunmak, ışıl ışıl parlayan gözlerine bakıp, "Ben de buradayım" diyebilmek için... Daha önce de Doğu ve Güneydoğu'da bulunmuştum. İçinden geçtiğim köy ve mezraların manzarasında değişiklik yoktu. Yenilenen okul, kerpiç evlerin arasında 5 yıldızlı otel gibi kalmıştı. Yine yalınayak gezen 4 yaşındaki çocuklar, açıktan akan lağım suları ve insanın içini acıtan bir terkedilmişlik duygusu vardı... Çocuklara ayakkabılar, çantalar dağıtıldı. Bir sahneyi unutamadım, unutamayacağım da... Çocuğa, içinde kırtasiye malzemeleri bulunan okul çantasını verdik. Diğer arkadaşları gibi hemen bir kuytuya çekilip, içindekilere bakmadı. Önce eliyle okşadı çantasını... Sonra kocaman bir öpücük kondurdu, soğuk plastiğin üstüne... Ve çantasını sıkı sıkı göğsüne bastırıp, gözden kayboldu... Hatırlanmanın, insan yerine konulmanın oradakiler için ne denli önemli olduğunu beynimize kazıyarak... Sonra TOÇEV'in, Güney Koreli Samsung firması sponsorluğunda yaptırdığı Derik'teki Kovalı Köyü İlköğretim Okulu'nun açılış törenine katıldık. Hakan Bilgin ve grubu, çocuklar için harika bir oyun sahnelediler. Meğer, TOÇEV'in yardım götürdüğü tüm okullarda aynı gösterileri yapıyorlarmış. Helâl olsun Hakan ve arkadaşlarına... Sonra Samsung'un Türkiye temsilcisi Mister Lee bir konuşma yaptı. Milletvekili, kaymakam ve bizler alkışladık. Yarım yüzyıl önce Kunuri tepesinde başlayan dostluğa bir perçin daha vurulmuştu. Sonra düşündüm... Mardin'in çok zengin işadamları, ağaları, beyleri dururken, Mister Lee, firması için leblebi-çekirdek parası olan 100 bin dolara, bir güzel havasını atıvermişti işte... Benim bildiğim Mardin'in zenginleri, bu işi TOÇEV'e, Show TV'ye ve Mister Lee'ye bırakmazlardı ya, neyse... Ve kampanyanın en başından beri destek verdiğim Show TV'yi bir kez daha alkışladım. Keşke ekrandaki rekabet, sadece reyting rakamları üzerinden olmasa... Okul yapan, onaran, Doğu'ya hizmet götürenin reyting rakamlarına birkaç puan daha eklense... Yolda, Tûluhan Tekelioğlu'nun Aktüel dergisi için Mersin'deki Kürt gettosu Çilek mahallesinde yaptığı röportajları okuyordum. Bir adam şöyle diyordu: "Bizim fotoğraflarımızı çekip duruyorsunuz da, yüreğimizdekini görebiliyor musunuz?.." İşte mesele buydu... Yürekleri görebilmek... Ben, jet uçuşu bir buçuk saat mesafede iki ayrı okul, iki farklı Türkiye gördüm. Gidip, oradaki insanın yüreğine dokunmadıkça, söylenen her şeyin boş olduğunu bir kez daha anladım...
|