İETT arazisini sattık, her ile üniversite kurduk, Türkiye'yi ihya mı ettik?
Dünün ekonomideki gündemi İstanbulLevent'teki İETT Garajı arazisinin satılmasıydı. Yine aynı cadde üzerinde iki hafta önce yapılan ve inşaat izni birbirine yakın olan Karayolları arazisi için oluşan 800 milyon dolarlık değerden sonra dünkü ihalede İETT arazisine 705 milyon dolar teklif edildi. Levent'te artık ihaleyi kazanan Dubai Şeyhi'nin gökdeleni yükselecek. Asıl ilgi fiyat üzerineydi. İki hafta arayla böyle fiyatların ortaya çıkması Büyükdere Caddesi'nin emlak değerini tescil ettirmiş oldu. Caddenin ilerisinde gerisinde, sağında solunda emlak alım satımları, ortaya çıkan bu yeni duruma ve fiyata göre uyarlanıyor. Ya da uyarlanmak için bekliyor. İhalenin sonuçlanmasıyla İstanbul Belediyesi de iyi bir gelire kavuşacak. Genelde kazanan taraflar bunlar.
Asıl görev unutuldu Kamuoyunun bütün dikkatleri fiyata ve gelecek olan paraya odaklanırken İstanbul Belediyesi'nin asli görevi de unutuldu. Belediyenin görevi sanki elindeki arazileri ihaleyle satarak gökdelen diktirmek ve buradan gelir elde etmek olarak algılandı. Temiz çevre, yeşil alan oluşturmak, trafik sorununu çözmek görevi unutuldu. Dün satılan belediye arazisi (İETT garajı) ile aslında İstanbullular'ın yeşil alan hakkı satıldı. Bir düşünün İstanbul'un merkezi olarak Taksim'i alırsak oradan Fatih Ormanı'na kadar uzanan yaklaşık 10 kilometrelik bir bölgede doğru dürüst park ve yeşil alan yok. Üstelik bu hat Türkiye'nin en değerli emlaklarından biri olmasına karşılık. ŞişliMecidiyeköy'de eski İETT garajının terkedilmesiyle ortaya çıkan alana 90'lı yıllarda belediye iş merkezi yaptırdı, geçtiğimiz günlerde bu merkezi sattı. Yine aynı yol üzerinde şimdi başka bir garajın terkedilmesiyle boşalan alana da park ve yeşil alan yapacağına, gökdelen dikecek birine sattı. Peki gökdelen dikildiğinde İstanbul daha yaşanabilir bir şehir mi olacak? Ne yazık ki gelir ihtiyacı bunu aklımıza bile getirmedi.
Kazanan taraf Buna benzer bir kararı da hükümet aldı. 17 üniversite daha kurulmasına ilişkin tasarı Meclis'e sevk edildi. Üniversite kurulacak iller arasında Ağrı, Sinop, Siirt, Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman var. Bu kararın bu dönemde alınması tam olarak bir seçim yatırımı görüntüsü veriyor. Çünkü üniversite kurulurken yatırım ve harcamalar yoluyla o ile belli katkıları oluyor, sonra öğretime açıldığında bu katkı artarak devam ediyor. O ile başka illerden gelen binlerce öğrencinin tüketim gücü yanında üniversite öğretim üyeleri ve çalışanlarının tüketimleri ilin iş hayatına ve ticaretine katkıda bulunuyor. Onun için Anadolu'nun her ili üniversiteye talip oluyor. Bu nedenle 17 üniversite daha kurma kararında kazanan taraf belli.
Kaybeden taraf Peki kaybeden taraf kimler? Başta bu yatırımları yapacak olanlar olabilir. Ama daha çok da, bu üniversitelerde okuyacak olan öğrenciler. Çünkü aldıkları üniversite diplomasının iş hayatında geçerli olup olmayacağı şimdiden bilinmiyor. Üstelik geçerli olabilmesi için, üniversitenin kuruluşunun üzerinden epeyce bir zaman geçmesi, mezunlarının kendilerini iş hayatında kanıtlaması gerekiyor. Bunun için de mezunların kendilerini kanıtlayacak bir işe girmeleri lazım. O zaman da işyeri sahibi Ağrı'dan mezun birini mi yoksa İstanbul, Ankara'dan mezun birini mi işe alır? Yarış daha baştan kaybediliyor. Üstelik geçerli bir diploma olabilmesi için eğitimin kalitesi, belli sayıya ulaşmış öğrenci sayısı ve bu öğrencilerin düzeyi yanında, üniversitenin büyük bir şehirde kurulması ve köklü bir geçmişe sahip bulunması gerekiyor. Bugün Türkiye'de 81 üniversite kurulu, öğretim yapıyor, mezun veriyor. Ancak iş dünyasında diploması geçerli üniversiteler İstanbul, Ankara, İzmir'in dışına pek çıkmıyor ve topu topu da bir elin parmaklarını geçmiyor.
İhtiyaç mesleki teknik eğitim Kaldı ki Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan üniversite değil, daha çok mesleki teknik eğitim mezunu işgücü. Eğitimi bu alana kaydıracağımıza, ihtiyaç duyulmayan, doğru dürüst bir sanayi tesisi bile kuramadığımız bazı illere üniversite kurarak en başta kaynak israfına yol açılıyor. Bundan daha da önemlisi, bu okullarda okuyacak öğrencilerin ve velilerinin umutlarıyla oynanmış oluyor. Bir tarafın kazanması için karar alıyoruz da, bunun kaybeden tarafını niye düşünmüyoruz? Onlar da bizim insanımız değil mi?
Sonuç "Birinin eti diğerinin zahiridir" Amerikan Atasözü
|