Aynı yatakta yatarken boşanmayı düşlemek
İki kişilik bir yalnızlıktan bahsetti oysa o. Öylesine içten öylesine samimiydi ki... Dünyaca ünlü müzisyen Fazıl Say'dan bahsediyorum. Biten evliliğini anlatırken kullandığı cümleler çoğu kişinin canını sıktı. Niye ki? Ne demişti Say? "Bir buçuk yıl gece karımın yanında yatakta yatarken bir mucize olsa da boşansak diye düşünürdüm. Muhtemelen o da aynısını düşünürdü. Ortada evliliği bitirmek için bir sebep, toplamak için emek yoktu. Üstelik bir de çocuk vardı." Çoğunuzun bu satırları okurken rahatsız olduğuna eminim. O kelimeler Fazıl Say'ın ağzından dökülürken ben de irkilmiştim. Hatta kendimi tutamayıp "Çok acımasız bu!" diye tepki bile vermiştim. Ama sonra düşündüm... Rahatsız olmamızın asıl sebebi neydi? Evde yanımızda yatan adamın ya da kadının aynı hislerde olma korkusu muydu bizi dehşete düşüren; yoksa aslında kendimize bile itiraf edemediğimiz o iki kişilik yalnızlığı mı yaşıyorduk sessiz sedasız biz de? Düşünce kelimeye dökülünce mi irkilmiştik? Etrafım aynı yatakta yatarken bir mucize olsa da boşansak diye hisseden insanlarla dolu. Tek farkları bu durumu kendilerine bile itiraf edememeleri. Say'ın söylediklerini eski eşine saygısızlık hatta haksızlık olarak niteleyebilirsiniz. Madalyonun bir de öteki yüzüne bakın. Karısına öylesine düşkündü ki, "Boşanalım" cümlesini bile o kuramadı. Aşkın, heyecanın bittiği bir birliktelikte "Niye?" sorusuna "Seni artık o şekilde sevmiyorum" dememek için sustu belki de... Ya da her erkek gibi o da beraber olduğu kadının gücüne sığındı. Anlar bir gün diye bekledi. Oysa kadın çoktan farkındaydı. Ünlü piyanist yazılmaması kaydıyla eski evliliğine ve boşanmasına dair detaylar da anlattı. İki boşanmış aile çocuğu olarak dertleştik belki de. Onu rahatsız eden, karısına "Boşanalım" diyememek değildi. Onu rahatsız eden, bir sanatçı egoizmiyle her geçen gün kendisinden bir şeyler götüren evliliğe son verememekti bence. "Her sanatçının yaratması için farklı bir aşka, kadına ihtiyacı mı vardır" soruma verdiği içten cevaptan belli değil mi aslında... "Evet galiba öyle. Nâzım Hikmet gibi!" O günümüzde çoğu çiftin yaşadığı iki kişilik yalnızlığı anlattı. "Hande Ataizi'ni buldum, karımı terk ettim" demedi ki... Başka bir yerlere dokundu. Sanatçı olarak kendisinin bile ikili ilişkilerde, hepimizin yaptığı gibi, ne kadar iki yüzlü olduğunu ortaya koydu. Açıkça, cesurca, tüm iyi niyetiyle... Sonra da var gücüyle haykırdı: "Âşığım, ne var bunda?" Sahi? Ne var?
|