Güvenliğin olmadığı yerde finans merkezi olur mu?
Hükümet veya ekonomiden sorumlu bakanlar bir süre önce İstanbul'u finans merkezi yapmak için karar aldıklarını açıkladı. Ardından 2009'da IMFDünya Bankası Yıllık Toplantıları'nın İstanbul'a alınması başarıldı. Bir de İstanbul 2010 için AB'nin Kültür Başkenti ilan edildi. Şüphesiz bu iki gelişme İstanbul'u bir kaç günlüğüne veya bir yıllığına dünya kamuoyunun dikkatini üstüne çekecektir. Ama o kadar. Hükümet merkez olabilmesi için Ziraat Bankası, Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve BDDK gibi kamu finansal kuruluşlarının da İstanbul'a taşınacaklarını duyurdu. Bu kurumların bazılarından belli bir direnç de geldi. Bu direncin haklı gerekçeleri ve nedenleri olabilir. Konumuz bu değil. Ancak bu kurumların gelmesiyle İstanbul'da finansal sektörde çalışanların sayısı artar. Bu kuruluşlarla görüşme ve başvuru yapmak isteyenler Ankara yolculuğundan kurtulur. İstanbul'un merkez olabilmesi için yabancıların gelmesi, ofislerini açması, iş ve işlem yapması, özellikle işlemlerin belli bir büyüklüğe ulaşması, çeşitlenmesi, işin içine yabancıların çok daha büyük ölçekli girmesi lazım.
- İşe nereden başlanacak? - Peki bu nasıl olacak? Yabancılar İstanbul'da ne bulup ne alacaklar? Söz konusu borsanın ise zaten üçte ikisi yabancıların elinde. İşlem hacminin beşte birini de yapıyorlar. O zaman borsanın derinleşmesi, şirketlerin halka açıklık oranlarının daha artması lazım. Yabancılar gelirse bu pekala olabilir. Patronlar şirketlerini yüksek fiyatlardan halka açmak isterler. Ama bölgesel veya küresel merkezlik için İstanbul'da yabancı şirketlerin de hisseleri işlem görmeli. Bu konuda ise herhangi bir varlık gösterebilmiş değiliz. Üstelik İstanbul Borsası'nın kurumsal yapısı ve statüsünde bir kaos süreci yaşanıyor. Sermaye piyasasının düzenleyici ve denetleyici otoritesinde de henüz atama yapılabilmiş değil. İstanbul'u merkez yapmak isteyenlerin öncelikle işe Ankara'daki kurumların taşınmasından değil, sermaye piyasası alanındaki kurumsal ve yapısal reformlardan başlamaları gerekiyor.
- Diğer ayaklarda durum - Ancak merkezilik için sadece bir enstrümanda kalmak yeterli olmayabilir. Belki bir araçta uzmanlaşmak ve derinleşmek gerekli ama tek ayak üzerine uluslararası merkez olmak zor. Bu açıdan özel sektör borçlanma piyasasının da kurulması ve gelişmesi gerekiyor. Ama henüz bu alandan ses yok.
- Güvenlik ne olacak? - Denilebilir ki talep olursa bütün bunlar zaten olur. Olur da, bu kadar güvenlik sorunun olduğu bir ortamda acaba yabancıları daha ne kadar buraya getirebiliriz. Gelenlerin can ve mal güvenliğini nasıl sağlarız? Bu insanlar sokağa çıkamazsa, çıktıklarında başları derde giriyorsa ya da ancak korumayla çıkabiliyorlarsa, yaygın biçimde Türkiye'ye gelirler mi? Emniyet Müdürlüğü'nün rakamlarına göre 2006 yılında şahsa karşı işlenen suçlar yüzde 62 artmış ve 322 bine çıkmış, mala karşı işlenen suçlar da yüzde 60 artmış ve 464 bine yükselmiş. Her gün kapkacın, gaspın, soygunun, magandalığın, cinayetlerin yeni ve yaratıcı örneklerine tanık oluyoruz. Hapishaneler yeniden dolmaya başlamış. Yenilerinin yapıldığına ilişkin bir bilgi de yok. Yeterli hapishane inşa edemeyen, suçluları yakalama ve cezalandırmada etkinlik sağlayamayanlar İstanbul'u küresel bir finans merkezi yapmayı nasıl başaracaklar? İstanbul'u finans merkezi yapmadan önce can ve mal güvenliği açısından yaşanabilir bir merkez haline getirmek gerekiyor.
- Sonuç - "Gerçek bazen konuşmadan haykırır" Kemal Ural
|