|
|
Hoşça kal biricik Orhan Abi
Bir binanın kapısından girdim ki, SMS'le geldi haberi; 'Orhan Abi ölmüş' yazıyordu... Bunu yazan, benim Orhan Abimi (Mizanoğlu) nasıl sevdiğimi bilmiyor muydu? Hayatımız SMS oldu ya, sevdiklerimizin gittiğini de SMS'den öğrenecekmişiz demek. Ne yazık! Duygudan ne kadar uzak, kurak... Yıkıldım merdivenlerde. Çöktüm yere, koydum başımı ellerimin içine. Daha cumartesi günü geleneksel Salomanje kahvaltımızda; Hıncal Abi, Güven Abi, Ünal Hocam, Begüm-Özcan, Orhan Abi, Erol Abi, Ayten hep beraber değil miydik?
NASIL UNUTABİLİRİM? iYine beni almışlar aralarına; Hıncalım bir yandan, Kerem'le Özcan diğer yandan makara yapıyorlardı. 'İzmir'in kızları' muhabbetinin dibine vurup, benimle eğleniyorlardı. E adınız çıktı mı 'şaka kaldırır'a, kolay kolay inmez bu grupta. Orhan Abim yine sağ çaprazda, gömleğinin üstüne giydiği pembe kazağıyla oturup, gülüyordu konuşulanlara. Yoksa rengi kırmızı mıydı kazağın? Neyse, hatırlayamıyorum, içim dışım darmadağın... Ama yine zarif olduğunu, gülerken yanaklarının kızardığını, sağ elini çenesine dayadığını hatırlıyorum. Nasıl unutabilirim, onun gibisini tanımadım ki! 'İstanbul Beyefendisi' dedikleri Orhan Abimdi. Girdiği her mekana zarafetini, güzel gülüşünü getirirdi. Hep tiril tirildi. Şıktı. Tepeden tırnağa şık! Ceket giydiyse mendili eksik olmazdı. Mis gibi kokardı. Bir ortama girdiğinde önce kadınları selamlardı. Sonsuz bir güven duygusu salardı içinize. Öyle kibardı, öyle güzeldi ki...
BENİM YOLUMUN ÜSTÜ Bir sene boyunca her pazartesi öğlen, 'Ertekin'in Yeri'nde GÜNAYDIN'daki 'Hıncal-Ayşe' köşesi için Hıncalım'la röportaj yapmıştım ya. Orhan Abi gelir, masanın başına otururdu usulca. Sonra röportaj bitip Hıncalım'a '90 Dakika' yolu görününce, başlardı benimle laflamaya. Vakit geç olunca "Ben gideyim Orhan Abiciğim" derdim. İlle de gideceğim yere bırakmazsa, rahat edemezdi. "Benim yolumun üstü" derdi. Bilirdim, yolunun üstü değildi, yine de ısrar ederdi. Ama onun yolu kibarlıktan, centilmenlikten geçerdi. Bazen çok sevdiğim bahar çiçeklerinden bir buket alıp, kucağıma verirdi. Hayatımıza insanlığı getirmişti. Bir de 'Karaköylüm'de mantı yiyecektik, söz vermişti... Gitti...
|