Öyle olursa...
Bu ülkede birileri, "Yarın", bayram, bahar, Nevroz, Newroz, Nevruz derken öle(bile)cek çocukların, gençlerin, insanların üstünden "siyaset, muhalefet, devlet" olmayı umuyor. Birileri ateşe sürecek... Başka birileri ateşin üstüne benzin dökecek... Başka başkaları ateşe körük sıkacak... Körükler yine ölüm, yine yara, yine yarılma, yine yırtılma kusacak. Bunun üstünden, herkes kendi pozisyonunun doğruluğunun kanıtlarını toplayacak. Kimi, "ayrılıkçılığın şiddeti" ni bir kez daha görmüş, göstermiş olacak... Kimi, bir kez daha "devletin şiddeti" ni.
İlle böyle olacak diye kehanette bulunmuyorum. Elbet olmasın. Slogan, hiddet, şiddet, nefret, devlet ateşi yerine, herkes sahipleniyor ya, insana dair bir ateş yansın. Ama biliyorsunuz ki, birileri başka şeyler umuyor.
"Kürt siyasetçiler", onca "ateşkes, barış, huzur, demokrasi, hukuk, şiddete son" mesajlarının siyasi gereğini; "talimat alan" değil, "temsil eden, öncülük, liderlik eden" bir sorumluluğun icabını misal bugün yerine getirmeye uğraşmazsa... Ne zaman olacak? Hükümet, hükümet olmanın gereğini; yani polis ve asker, tüm güvenlik görevlilerinin her türlü hareketinin sorumluluğu ile "kimsenin burnu kanamadan" asayiş sağlamanın yöntemini, şiddet ve tahrikin istediği neticeye ulaşmamasının yolunu bugün idrak etmezse... Ne zaman olacak?
İnsan ölümleri, özellikle de çocuk ölümleri üstünden "siyaset", daha ziyade "örgüt" beslediğini düşünenler var. Ne kadar çok şiddet, mağduriyet, nefret, acı ve ağıt olursa; o kadar güç kazandıklarını zannedenler var. Demokrasi, adalet, hukuktan önce "kurban" isteyenler var. Hayatı "sürekli ayin" e; kutsallıklar, efsaneler, tapınmalar, çileler, çilekeşler, kullar, yarı tanrılar; özgür, bağımsız siyasetten ziyade adeta adanmış ibadetle örülmüş bir "ruh, inanç, teslimiyet hali" ne dönüştürmek isteyenler var. Onlar bunu demokratlık, muhaliflik, özgürlükçülük diye süslüyor. Buna karşılık, hep had bildirmek, her ölümde, her şehitte kutsallıkları daha çok parlatmak, kanın, ölümlerin, çılgınlığın, bir tür delilik halinin siyasi, bürokratik, ideolojik rantını toplamak isteyenler var. Kendi tezlerini, kendi şiddetlerini, kendi devlet anlayışlarını, kendi tahakkümlerini; yaranın daima kanaması sayesinde meşru, haklı ve hep gerekli, hep sürekli kılacaklarından emin olanlar var. Onlar bunu devlet, millet, milliyet diye süslüyor.
Kim ne derse desin; "Bir şey, kötü bir şey" olursa; ve memleket öyle ya da böyle bir "cumhuriyet ve demokrasi" ise; siyasi sorumluları olmalıdır. Biri; özellikle bölgedeki siyasi temsilciler. Diğeri; asıl sorumlu, tüm Türkiye'nin temsilcisi olduğu, toplumun temsili kadar devleti de yönettiği, bürokrasiye, valiye, Emniyet'e, orduya, istihbarata ve her şeye hakim olduğu varsayılan hükümet. Kötü bir şey olursa. Not: Mesajları cevaplamaya çalışıyorum ama tek tek yetişemediğim ölçüde bir "mail, sms mesajı" akını oldu. Özellikle "9/14" yazılarından dolayı. Hepsini okudum, ama (henüz) cevaplayamadıklarımdan özür dilerim. Sayısına ve içeriğine, içtenlik ile güvene, olan bitene bir kez daha şaşırdım. Ne diyeyim; çok teşekkür eder, iyilikler dilerim.
|