| |
|
|
Karadeniz raporu
Karadeniz'de büyük bir potansiyel var. Ama harekete geçirilemiyor. Yaylaları birer doğa harikası. Yeterince değerlendirilmiyor. Demiryolu yok. Arazi yapısı uygun olmadığı için büyük sanayi yok.
50 yıl önce Trabzon' da 8 konsolosluk varmış. Yine 50 yıl önce Trabzon, Türkiye'nin en gelişmiş illeri arasındaymış. Ya şimdi? Eskişehir, Gaziantep, Denizli, Konya, Kayseri "başını alıp gitmiş." Trabzon ise "alt sıralara" inmiş.
1990'lı yılları hatırlıyoruz. Trabzon limanı, Hopa limanı o yıllarda arı kovanı gibiydi. Ya şimdi? İran ile ticari ilişkiler zayıflayınca, faturası "taşımacılara" kesilmiş. Limanlar bomboş. TIR' lar eskisi gibi çalışamıyor.
Global dünya düzeni ve serbest pazar ekonomisi artık "destek" tanımıyor. Çay ve fındık üreticisi "başının çaresine bakmak zorunda." Ama küreselleşme nasıl bir gerçekse, Karadeniz'in çay ve fındık üreticisini kendi haline bırakmamak da bir "zaruret." Zira "desteksiz kalan üretici" Karadeniz'i terk ediyor. İstanbul'a göçüyor. Eğer göçü yavaşlatmak istiyorsak "bölge insanını yerinde tutmanın yollarını aramalıyız." Ve fındık ile çaya sadece "ekonomik yönden değil, sosyal açıdan da bakmalıyız."
Aile bağları kuvvetli. Hemşehri dayanışması müthiş. Devlete bağlılık ve sadakat en üst düzeyde. Milliyetçilik, muhafazakarlık da öyle.
Gittik, gezdik, yazdık. Öyle mutlu oldular ki. Of Belediye Başkanı Oktay Saral da, Sürmene Belediye Başkanı Cemalettin Aksoy da, konuştuğumuz öteki yetkililer de, esnaf da, işsiz de "hatırımızı sordunuz ya, bu bize yeter de artar bile" dediler.
Son söz: Karadeniz ilgi bekliyor.
|