Askerler ve gazeteciler arasında ideal bir ilişki yoktur. Olması da beklenemez. Askerkontrollerdünyasınaait,kontrolisegazeteciliğindoğasınaaykırı . Genelkurmay İletişim Dairesi'nin gazete ve gazetecilerle ilgili raporu eleştirilirken de sapla saman birbirine karışıyor. Kurumsaliletişimçerçevesindeherkurummedyaanaliziyapar,yapmalıdır.Olumlu-olumsuzhaberlerindökümünü,sempatiduyduğuduymadığıgazetecianaliziniyapar,yapmalıdır. Başbakanlık da, Koç da, Sabancı da, Genelkurmay da yapar. MehmetBarlas'ın GenelkurmayBaşbakanlık medya raporu arasında paralellik kurulmasına itiraz edip ikisinin karşılaştırılamayacağı saptamasını doğru bulmuyorum. "Ama siz de Kızılderililer'i öldürdünüz" denen durumla bu durum aynı değil. İnsanların öldürülmesiyle kurumların medya analizinin aynı olmadığı gibi. Genelkurmay'ın medya raporundaki asıl sorun, analizlerin yüzeysel ve uzmanlıktan uzak olması. Bu sorun da İletişim Dairesi'nin mevcut yapısından kaynaklanıyor. İletişim Dairesi sivil dünyanın en karmaşık yapılarından biri olan medyayla temas noktası. Başında bulunan subay gazetecilerle konuşabilir ancak komutanlarının onayından geçmeyen hiçbir bilgiyi veremez. Bu da haber sürecini yavaşlattığı için gazetecilerin hoşuna gitmez. İletişim Dairesi'nde çalışanların tam medyayı, ilişkileri, süreçleri anlamaya başladığı noktada askeri yapının gereği olarak görev yerleri değişir. Bütün medya birikimi ve deneyimiyle çok farklı bir yere atanırlar. Dolayısıyla çalışanlar 2-4 yıl aralıklarla hep sıfırdan başlar. İşte medyayla ilgili analizlerinin askerin yanındakarşısında klişelerinden kurtulamamasının en önemli nedeni budur. TSK gibi uzmanlığın en üst noktada önemsendiği bir kurumda durum tuhaf değil mi? Ama öyle. Bu durumu düzeltmek için çözüm yolları aramıyorlar mı, arıyorlar elbette.