Kadınlar neden mutsuz olur?
SABAH'ın internet sayfasında okuduğum bir habere göre, bir araştırma merkezinin çeşitli kesimlerden evli ve bekâr kadınlarla yaptığı araştırmada kadınların çoğunluğunun mutsuz yaşadıkları ortaya çıkmış. Geçim sıkıntısı en önemli sorun olarak görülürken, takip eden sorunlardan bazıları da 'eş ve çocuklarının anlayışsızlığı, eğitim eksikliği, taciz, şiddet, kadın-erkek eşitsizliği, ekonomik bağımlılık...' Yani sadece insan olmanın getirdiği zorluklardan bazıları. Kadınlardan 'kendilerine özgü bir tanımlama' yapmaları istenmiş. Bazılarının cevapları çok çarpıcı: 'Ağır işçiyim', 'Ne olduğumu ben de bilmiyorum', 'Köle', 'Hizmetçi', 'Hasta, yorgun ve perişan bir insan müsveddesi', 'Delirmek üzere olan bir zavallı', 'Talihsiz bir kadın'... 'Bu kadar aciz, zavallı ve mağdur duruma düşerken insan kendi rolünü nasıl göremez?' diye düşünmemek mümkün değil! Her şeyden önce, yıllarca acı çekmiş olmanız, şartlarınızı değiştirebilmek için bir şeyler yapmış, ya da daha da önemlisi doğru birşeyler yapmış olduğunuz anlamına gelmez. Genellikle yaptığımız en büyük hata, hayatımızın kontrolünü başkalarının eline vermiş olmamız. Yükümüzü bir başkasına vermek ve daha kuvvetli birisinin zayıf tarafımızı toplamasını beklemek kolayımıza gelir. Bir süre için idare ediyormuşuz gibi görünse de uzun vadede bazı şeyler istediğimiz gibi gitmemeye başlayınca da başkaları tarafından idare edilmenin zorlukları ile karşı karşıya kalırız.
KENDİNİZLE YÜZLEŞİN! Yetişkin yaşınızda yaptığınız tüm seçimler, bilinçli veya bilinçsiz, bugünkü hayat tecrübenizi oluşturuyor. Bazı kadınlar da kendi içlerindeki eksikliği başkalarının ihtiyacı olarak görüp, hayatlarının yükünü tamamen kendi üstlerine alıyor. Bu hatayı hayatımızın bir döneminde sanırım pek çoğumuz yapıyoruz. Direncimiz azaldıkça, yaşam enerjimiz de azalıyor. Sürekli kendinden vermek sağlıklı değil, cömertlik hiç değil! Yetersizlik duygusundan, takdir edilmek ihtiyacından kaynaklanıyor. Bu tip bir vericilikte sevdiklerinizin bile size saygısı kayboluyor. Çünkü bir insana saygıyı; o kişinin kendine verdiği değer, ilgi alanı, hayalleri ve arzuları olduğu zaman duyuyoruz. Hiç düşündünüz mü 'Şartlarımın, geçmişimin ve hastalıklarımın esiri olarak yaşamak mecburiyetinde miyim?' diye... Düşünceleriniz, hayatınızda yürümediğine inandığınız şeyle ne kadar çok meşgulse, şikayet ettiğiniz o ortamdan kurtulmanız da o kadar zorlaşıyor. Yani problem yarattığınız zaman, problemli oluyorsunuz. Burada hayatın zor şartlarını görmezden gelip, yanılgı içinde yaşayın demek istemiyorum. Ancak şartlara (özellikle zor olanlara) nasıl yaklaştığınız, problemin kendisi olabiliyor bazen. 'Problemliyim' hissinin ağırlığına takılmayıp, net ve yaratıcı olmanız gereken zamanlarda, görüş alanınızı daraltıp, içinde bulunduğunuz problemi başa çıkılamaz bir durum haline getiriyor olabilirsiniz.
ENERJİNİZİ DEĞİŞTİRİN Onun için, hayatınızda doğru gidenleri görmeye çalışın! Çünkü siz enerjinizi değiştirdiginizde bazı şeylerin düzelmesi için daha olumlu bir ortam yaratmış oluyorsunuz. Kendini sürekli zavallı ve mağdur olarak görmek, düşüncenin yeteri kadar eğitilip, esneklik kazandırılmamasının bir sonucudur. Bazı insanlar ise sürekli güvensiz, korku temelli düşünce şeklinden ve bilinçsiz alışkanlıklardan kurtulamadıkları için umutsuz ve motivasyonsuz olarak yaşamaya devam ediyorlar. 'Güzel değilim, insanların bana saygısı yok, hayatım büyük bir yanlış, vücudum çirkin, beni sevmiyorlar, taciz ediliyorum' dediniz mi kendi gerçeğinizi yaratmış oluyorsunuz ve yaşam gücünüzü, kendi hayatınızın kontrolünü başkalarının eline veriyorsunuz. İşte o zaman problem ortaya çıkıyor. Siz kendinizi sürekli yetersiz görüyorsanız, başkaları da değerinizi anlamakta zorlanacaktır. Nasıl göründüğünüz ilk başta insanların ilgisini çekebilir ama asıl enerjiniz onları etkiler ve size yaklaşımlarını yönlendirir. Hayatınıza bir anlam saptayın ve bilin ki; ancak siz kendi enerjinizi değiştirdiğiniz zaman, başkalarının da yaklaşımı değişmeye başlar.
|