Bu kez resimlerinde oğlunu anlatıyor
Ünlü ressam Timur Kerim İncedayı, kaybettiği oğlunun anısına bir sergi hazırladı. 'Kerem'in Yokluğunda' 3 Mart'ta açılıyor
"Babam hep pipo içiyor ve havaya bakıyor. Bazen bana bakıp sessiz olmamı istiyor. 'Biraz sessiz olur musun, düşünüyorum,' diyor. Bir gün babam yaşlanacak ve ben çok uzaklarda olacağım". Bu sözler 9 yaşındaki Kerem İncedayı'ya ait. Kerem şimdi yok. İki yıl önce, 20 yaşında bu dünyadan uzaklara gitti. Babası, ünlü ressam Timur Kerim İncedayı ise 3-9 Mart tarihleri arasında Çırağan Sarayı'nda açacağı 'Kerem'in Yokluğunda' adlı sergi ile uzun bir aradan sonra sanatseverlerle buluşacak. Babasını "Timur sei magico," "Timur sen sihirlisin," diyerek izleyen küçük çocuk, artık bu büyük ressamın iç dünyasının en önemli parçası, sanatsal yaratılarının odağı olmuş. Timur Kerim İncedayı'yla Roma'da, Trieste'deki evinde görüşüyoruz. Sohbetimiz, Timur'un stüdyosunda, kimi zaman gülerek kimi zaman da hüzünlenerek geçiyor.
- Son derece ilginç bir yaşam öykünüz var, bu bağlamda ailenizi ve İtalya'ya geliş öykünüzü anlatır mısınız? - İstanbul'da yaşayan burjuva bir aileden geliyorum. Babam Cevat Bey İstanbul'da deri hastalıkları profesörüydü. Çocukluğum Nişantaşı'nda, Dolmabahçe'de oynayarak geçti. Amiral büyükbabam, anneannemi Trieste'de tanımış. Anneannem Maria, Müslüman olup Meryem adını almış. Annem bazen hâlâ İtalyanca söylenir. Aydın bir çevrede büyüdüm. Galatasaray'da okurken yeni yetmelik çağımda babam benim sanatsal eğilimlerimin farkına vardı. Avukat, doktor olmanın adam olmaya eş sayıldığı bir dönemde beni Orient Express ile İtalya'ya "Sanata eğilimin var, İtalya'ya git," diye gönderdi. Milano'da Politeknik'de mimarlık, ardından Roma'da Güzel Sanatlar Akademisin'de resim okudum. Resim maceram böyle başladı.
- 'Kerem'in Yokluğunda' sergisi nasıl oluştu? - Kerem'in bizden ayrılmasından sonra (ölüm sadece bir ayrılık biçimi) Türkiye'de ve İtalya'da bizi tanıyan sanatçılar ve koleksiyonerlerim böyle bir sergi için büyük destek verdiler. Yoksa benim kendi başıma, o üzüntünün ağırlığı ile böyle bir sergiye kalkışmam zor olurdu.
- Oğlunuz Kerem'den bahseder misiniz biraz... - Zeytinağaçları ve küçük tepelerle çevrili bir kır evinde Kerem kendi iç fırtınalarını yaşarken, sabahları, civardaki ortaçağ kasabalarına birlikte yürüyüşler yapıyorduk. Hayattan, ilişkilerden söz ediyorduk. Yaşadığı iç fırtınaları bana hissettirmemeye çalışıyordu. Güneşten enerji alan bir çocuktu. Onu kaybettikten sonra Roma'ya döndüm ve Kerem'in odasında çalışmaya başladım.
- Sergide kaç tablo yer alacak? - Yaklaşık 85, aralarında natürmortlar, Kerem fikrinin egemen olduğu isimsiz eserler, nü'ler, peyzajlar da var.
- Bir tabloda da kartala bakan bir Romalı savaşçı var... - Evet, Kerem gibi yorgun bir savaşçı, masalsı bir dünyada, uzun mücadelerden sonra yorulmuş, uçan şahine bakıyor... Biliyor musun bazı şeyleri sözlerle ifade etmek zor. Tıpkı, dördüncü yüzyılda yaşamış ressam Paolo Veronese'nin dediği gibi, "Biz ressamlar ellerimizle konuşuruz."
- Ne tür teknikler kullanıyorsunuz resim yaparken? - Yağlıboya, pastel, kara kalem, akrilik, suluboyadan oluşan karma ve tamamen bana ait bir teknik kullanıyorum. Bu teknik benim kendi renklerimi, tüm değişkenlikleri, saydamlıkları ve nüansları ile ifade etmemi sağlıyor.
Yasemin TAŞKIN
|