Renkli kâbus
Şöyle fantastik bir şey: Ülke baştan aşağı turnusol kâğıdı. Siz, biz, hepimiz de birer bukalemun. Her lafımızda, her adımımızda kâğıt renk değiştiriyor. Her lafımızda, her adımımızda rengimiz dönüşüyor. Kâğıdın üstünde o kadar sürünüyoruz ki, azıcık yukarıdaki ilke denen meyvelere elimiz, ağzımız, dilimiz erişmiyor. Öyle, oldukları, durdukları yerde çürüyorlar zaten. Tarihin, insanlığın, dinlerin, felsefelerin, ahlakın, ideolojilerin, ideallerin, mücadelelerin insani terkibinin içinden bugüne meyve meyve gelmiş ne varsa, dalından kopsun, kurtlanmış, böceklenmiş, kokmuş, çürümüş, lime lime düşmüş de önümüzde yok olsun; bunu diliyoruz. Dilimiz; dilim dilim yok etmeyi diliyor ve bunu iyi biliyor. Dilimiz; bir diğerimizi böcek gibi yutmak, yılan gibi sokmak, öyleyiz ya, bir bukalemun olaraktan renk değiştirmek üzere salınıyor. Kâğıt; üstüne her basışımızda, üstünde her kıvrılışımızda, üstünde her kıvırışımızda, renkten renge giriyor. Kâğıt, muhtemelen azıcık utanıyor. Biz utanmıyoruz. Renkten renge girişimiz utançtan değil. Öyle, yalanımız, dolanımız, tutarsızlığımız, çifte standardımız, ikiyüzlülüğümüz, namusa düşkün namussuzluğumuz, ahlaka düşkün ahlaksızlığımız, bizatihi inandığımızı söylediğimiz her şeyi ihlalimiz, pek hissi görünen merhametsizliğimiz, akılsız vicdanımız, vicdansız aklımız, sinsiliğimiz, kalleşliğimiz, namertliğimiz, fesatlığımız dolayısıyla değil. Bukalemun olduğumuzdan dolayı. Birbirimize bukalemun bukalemun baktığımızdan, her bukalemun içinde birbirinin kurdunu, birbirinin akrebini, birbirinin yılanını da beslediğimiz için. Yalan, fikrimizden fiilimize, zikrimize dek bir yılan gibi kıvrılıp uzanıyor. Kâğıt, içimize, lafımıza, beynimize, kalbimize, kanımıza sokuluyor. Kâğıt içimizin dışımızın, kâğıt kalplaşmış kalıp kalbimizin, kâğıt şeyimizin beynimizin bir yerine, her yerine değişinde renk değiştiriyor. Kâğıt boyanıyor, bunalıyor, yoruluyor. Kâğıt tükeniyor. Renkten renge, cenkten cenge, ifritten ifrite, nefretten nefrete, tükeniyoruz. Tutunamıyoruz. Çoğaldık sanıyoruz. Ufalanıyoruz. Uyanamıyoruz; uyku tutmuyor ama uyanamıyoruz. Dayanamıyoruz.
|