| |
|
|
"Kazandığım ilk 100 liranın anısı.."
"Size, 1959 yılında, o zamanın ilk 100 lirasını nasıl kazandığımı anlatmam gerek. O sene yedek subaylığımın ilk 6 aylık öğrenci dönemi.. Evliyim, bir yaşında kızım var. Kirada oturmuyorum, ancak ayda bana sadece 7.5 lira (yazı ile yedi buçuk lira) veriyorlar. Kayınpeder ve babamdan da para isteyemem. İngilizcemi ilerletmek için boş zamanlarımda hikâyeler tercüme ediyorum. Aklıma siz geldiniz" diye başlıyordu, Yasemin'in önüme koyduğu mektup.. Beni alıp nerelere götüren Cahit Doğan'ın satırları.. Nasıl duygularla devam ettim okumaya.. 54 sınıfından Mülkiyeli ağabeyimmiş. Ben 62'li.. "O senelerde, Ankara'da Yeni Gün gazetesinin idare binası var. Sizin spor sayfasını hazırladığınızdan haberim var ve siz henüz 20 yaşındasınız. Tercüme ettiklerimden 'Geç Kalan Aşk' hikâyesini size getirdim, gazetede basılması için.. Yanınızda Ahmet Taner Kışlalı da vardı. Kabul ettiniz ve bu ilk hikâye 20 gün tefrika edildi. Arkasından başkaları geldi.. İçlerinde, o zaman meşhur yazarlar olarak bilemediğim, Anton P. Checkhov'un 'Sevgili', Ernest Hemingway'in 'Katiller' isimli hikâyeleri de var. İkinci hikâyeyi getirdiğimde, bana yanınızdaki sandalyeye oturttunuz, bir çay söylediniz ve çay getiren kişiye de : '-Bana muhasebeciyi çağırır mısınız?' dediniz.. Muhasebeci geldiğinde 'Bana bir 100 lira getiriniz' dediniz. Biraz sonra, muhasebeci, 100 liralık bir kâğıt parayı size getirdi.. O gidince: '-Bu sizin.. Hikâyeler için..' diyerek bana uzattınız.. İnanamadım.. Size teşekkür ederek eve koştum. Eşime sevinçle 100 lirayı göstererek olanları anlattım. Bu ilk 100 lira beni nasıl mutlu etmişti bilemezsiniz.. O sıkıntılı günlerde bu ne büyük bir yardımseverlikti, bunu ancak o sıkıntıları çeken bilir. Bu 100 liralık aylıklar Asteğmen oluncaya kadar devam etti. İşte size hayatımda unutamadığım ve her vesile ile dostlarıma anlattığım bir anı.." Yeni Gün, bu yıl 50'ncisi oluyor gazeteciliğe başladığım yer.. Mehmet Ali Ağabey başlattı. Gazetenin o zaman zaten minnacık kadrosunun tümü "Rest" çekmiş. Genel Yayın Müdürü Cihat Bey de (Baban) görmüş. Kışlalı'ya "Çıkart bakalım gazeteyi" demiş. Tek kişi ile gazete çıkar mı?. El altında kardeşi Ahmet, kuzenler Öcal'la, Hıncal var.. Doluştuk.. Profesyonel hiçbir deneyimimiz yok, ama yüklendiğimiz görevlere bakın.. Öcal Ağabeyim birinci sayfadan sorumlu.. İkinci sayfada fikir yazıları, üçte dış haberler var.. Bu sayfalar Ahmet'e verildi.. Dört magazin.. İç, dış kültür ve sanat haberleri, yazıları yani.. Bugünkü gibi fasafiso değil. Bende.. Beşinci sayfa birin devamı.. Altıncı sayfa spor, bende.. Hepsi o.. Demokrat Parti iktidarı 6 sayfadan fazla gazete çıkmasına izin vermiyor ki.. O magazin sayfasında Suat Nazif ağabey vardı, nur içinde yatsın. Oyun yazarı Mehmet Baydur'un babası.. Başta Hollywood, tüm dünyadan magazin haber ve yazılarını o tercüme eder getirirdi. Yerlileri de ben yazardım. Hepsini.. Sinema.. Tiyatro.. Opera.. Bale.. Müzik.. M. Ali Ağabey "Gazeteci verilen görevi yapar. Bilmediğini sorar öğrenir, ama yapar. Özrü olamaz" derdi. Verilen her görevi yapardık biz de.. 6 sayfa gazetede, dünyanın en ünlü romanlarını da tefrika ederdik.. Edebiyat olsun diye.. Cahit'in uzun hikâyeleri de bunlar arasında.. Anlattığı olayı hatırlamadım.. 50 yılda 50 bin olay yaşadık. Hangisi aklımda kalır ki.. 100 lira vermişim.. İyi para.. Ben 1957'de, 40 lira aylıkla başlamıştım.. 15 dolar.. Ya da sinema 1 lira.. 40 sinema parası.. Ya da gazete 25 kuruş 160 gazete alınır.. Anlayın.. Cahit'e 100 lira verdiğime göre, demek 59'da elime bayağı para geçmeye başlamış.. 250 miydi ne?. Bir yıl sonra, 1960'da Öncü kurulduğunda 1000 lira maaş teklif etmişler ve de vermişlerdi.. O zamanın en büyük para birimi idi, 1000 lira.. "Mebbus maaşı" derdi, Anadolu halkı şeddeleyerek, böyle büyük parayı anlatmak için.. 1000 lira mebus maaşı idi gerçekten.. Devlete 30 yıldır hizmet eden Albay babam 800 lira alırken, ben 21 yaşındaki Hıncal'ın eline mebus maaşı geçecekti.. Ne yapacak, nasıl harcayacaktım bu parayı?.. Ağbimle ilk işimiz Şefik Kaptan'ın unutulmaz Ankara gemisi ile Akdeniz Turuna çıkmak olmuştu. "Para böyle yenir" diyerek. Hey gidi günler.. Yaşa be Cahit Ağabey!. Nerelere götürdün beni..
|