| |
|
|
"Bizim Hıncal Uluç uyduruyor!.."
"Mesela bizim Hıncal Uluç!.." Emre kardeşim (Aköz) böyle söz ediyor benden dün.. "Bizim" lafı samimiyet, yakınlık ifade eder, ama büyükler, küçükler için kullanırlar. Ağabeyler kardeşleri için.. Duayenler, aileye kattıkları için.. Emre Aköz, benim için "Bizim Emre" olur.. Hem de nasıl olur.. Onu o köşeye oturtan benim.. Ben de onun Hıncal Ağbisi olurum. Bana hitap tarzı da, bu saygı içinde hep öyle olmuştur, bugüne dek.. "Hıncal Ağbi.." Eğer samimiyet ifade etmek istiyorsan, yazında söz ederken de "Hıncal Ağbi" dersin.. "Hıncal Uluç" değil.. Ben ondan hep Sevgili Emre, ya da "Emre Kardeşim" diye söz ettim.. Soyadını gerektiğinde, parantez içinde yazdım, genelde.. "Bizim Hıncal Uluç" diye bir gazetecinin, hem de duayen bir ağabeyinden söz etmesi pek yakışık almaz. Hıncal'a değil, Emre'ye yakışmaz. Peki ne yapmış, "Bizim Hıncal Uluç!.." Masa başında uydurmuşum.. Aynen böyle diyor.. "Bizim Hıncal Uluç masa başında uydurmuş.. Pluton adlı gezegenin (Şimdi küçük) ispatla, görüntü ile, kanıtla değil, mantıkla keşfedildiğini bilim dünyası yazarken, bir toplumsal olayı, her zaman elimizde tutmaya çalıştığımız halkın nabzına bakarak yorumlamamız "Masa başında uydurma" oluyor, Emre'ye göre.. Bir aydın olarak çok, ama çok yol alması gerek, her şeyin ispat, her şeyin kanıt, her şeyin istatistik, matematik olmadığını öğrenmesi için.. Evrim teoridir.. İzafiyet teori.. Teori ne demektir bilir misin, Emre?. "Masa başında uyduruyor" lafı, masa başına sadece yazısını daktilo etmek için oturan Hıncal Ağabeyine nasıl iftira.. Uyuduğu saatler dışında hep halkın içinde, hayatı hep onlarla yaşayan bir gazeteci varsa bu ülkede işte o "Bizim Hıncal"dır Emre.. Herkesi kendin gibi biliyor olmayasın sakın.. Ve de "Masa başında uyduruyor" diyen Emre Kardeşim, kendi yargısını anlatıyor, beni şiddetle eleştirdiği ayni yazının içinde.. Adı belli değil, sanı belli değil, belki de hayali bir emekli memur Emre'ye şikâyet etmiş.. "Hastaneleri herkese açtılar. Çoluk, çocuk kapıcılar geliyor. Memurlar sıra beklemek zorunda kalıyor.." diye.. Emre hüküm kesiyor.. "Şimdi anlıyor musunuz AKP'nin oyları niye tepe taklak olmuyor?.." Ne derece gerçek olduğu tartışılır bir hikâye nakledip, tek bir örneklemeden koca bir siyasal sonuç çıkardın mı, bilimsel, araştırmacı gazetecilik yapmış oluyorsun.. "Yahu memur efendi.. Bu ülke hastaneleri hangi devirde kapıcılara kapalıydı da AKP geldi, açtı" diye sorma, soruşturma gereği duymadan, kafadan naklettiğin bir, tek bir olaydaki sallama laftan koca bir genelleme yapıp "Hüküm" çıkarmak Emre'ye serbest.. Ama "Bizim Hıncal Uluç masa başında uyduruyor.." Yapma Emre!..
Okuduğunu anlamayan, daha kötüsü anladıklarını da saptıran, cin olmadan adam çarpmaya kalkışıp, aklı sıra en ağır aşağılamaları yazarken "Tırnak" içine alıp "Desem.. Dese.." ifadeleri ile güya yazmamış havasına düşen terbiye ve saygı özürlü televizyon yazarının adı da bu sütunlarda artık geçmeyecek. Adam yerine koyup, tatlı, sevimli, en çok da yararlı bir tartışmayı sürdüreceğiz sandım. Kalitesini hemen ortaya koydu. Fikrin bittiği yerde belden aşağı, konu ile ilgisi olmayan saldırma ucuzluğuna sarıldı daha ikinci yazısında.. "Konuşuyor" diye saldırdığı genç kız, en azından çıkıp "Erkekçe" söylüyordu.. İçinde biriktirdiği her türlü irini sıralayıp "Deseydi.. Deseydim" kıvırmaları, kaçmalarına tenezzül etmeden.. Bu moda oldu, ödlekler için.. Diyorlar, ama açıkça demekten korktukları için dememiş gibi yazıyorlar.. Tırnak içinde.. Cin bunlar ya.. En çirkin örneği Hürriyet'te vardı. Aman geri kalmayalım diye sanki, bir de bizde türedi.
|