Kaçak silahın öyküsü
Gazetenin birinci sayfasına baktı; süratle sayfaları çevirdi. Haberin iç sayfadaki devamını dikkatlice okudu. Bu kadar ilgisini çeken haberin ne olduğunu sordum; söyledi: "Danıştay üyesi Özbilgin ile rahip Santoro'nun öldürülmesinde kullanılan Avusturya yapımı Glock marka silahlar Irak'taki ABD askerlerinin üzerine kayıtlı çıkmış." Sonra sustu; yüzünde acı bir tebessüm belirdi. "Bir hikayem var" dedi; masalcı ses tonuyla anlatmaya başladı. Hikayesi, iki nehrin arasına kurulu verimli topraklarıyla ünlü Guti ile Subaru vilayetlerinde geçiyor. Bir gün, iki vilayetin güneyindeki Bahdinan Emirliği karışıyor. Emir uzak diyardaki krallıktan yardım istiyor. Yardıma koşan çok sayıdaki uzak krallığın zabitleri, getirdikleri silahların büyük bölümünü Bahdinan halkına dağıtıyor. Kendilerini güvenceye almış Bahdinanlılar ise fazla gelen silahları çevre ülkelerdeki eşkıyaya satıp para kazanmaya başlıyor.
Bir talika silah Guti ve Subaru vilayetlerinin bağlı olduğu devlet, bu durumdan rahatsız oluyor. Önce Bahdinan Emiri'ni uyarıyor; ancak silah kaçakçılığının önünü kesemeyince, istihbarat elemanlarını Bahdinan'a gönderiyor. İstihbarat subaşısı (polis) ülkesine silahların hangi yolla girdiğine bizzat tanıklık ediyor. Hatta, bir talika (TIR, karavan gibi önündeki çekiciye takılmış araba) dolusu silahın yüklenişini izliyor; ardından takibe başlıyor. Talika, ülkesinin vilayeti Guti'deki sınıra gelip gümrük kapısında evraklarıyla uğraşırken, subaşı harekete geçiyor. Guti vilayetinin müddeiumumisinin (savcı) kapısını çalıyor: "Bir talika dolusu silah sınırımızdan giriş yaptı. Bir ferman yazarsanız hemen yakalayıp el koyabiliriz."
Müddeiumuminin fermanı Müddeiumumi, subaşının talebine şüpheyle yaklaşıyor: "Nereden biliyorsunuz bu talikada silah olduğunu?" Subaşı ısrar etse de fermanı alamıyor; durumu dahiliye nazırlığına bildiriyor. Silah yüklü talika da beklemiyor; gümrük işlemini yaptırıp yoluna koyuluyor. Hatta talikanın sürücüsü bir iki yerde bazı kişilerle temasta bulunuyor. Subaşılar ise fark edilme korkusuyla uzaktan takibini sürdürüyor. Araba Subaru vilayetine geldiğinde, subaşı bu kez buranın müddeiumumisinin kapısını çalıyor; yardım istiyor. Subaru vilayeti müddeiumumisi tereddüt etmeden fermanı yayınlıyor. Talika vilayet sınırını geçmeden durduruluyor; ferman okunuyor ve mühürlü kapılar açılıyor. İçinden 500 adet silah çıkıyor. Talikanın sürücüsüne bunları kime götürdüğü sorulduğunda, böyle bir yükten haberdar olmadığını söylüyor. Bu kez arabanın yükünü teslim edeceği bir başka vilayette bulunan kişiler hakkında araştırma başlatılıyor. Onlar da malı sahiplenmiyor; "Biz aracıyız, taşıdığımız mal da bu değildi" diyor; malın bir başka ülkedeki sahibinin adını veriyor. Müttefik ülkenin hariciye vekilliğine durum aktarılıyor; bağlantılar bu aşamadan itibaren kopuyor. Talikanın sahibi ile içindeki mala aracılık eden firma sahipleri zindana atılsa da kısa süre sonra kurtulmayı başarıyor. Öykücü, hikayeyi anlattıktan sonra; sanki olayı yaşamış gibi söylenmeye başladı: "Guti'deki müddeiumumi fermanı vermeyince; talikanın sürücüsü çevresinde çok sayıda araç bulunmasından şüphelenip, posta güvercinini salmış; herkes arazi olmuş..." Öykücü sözünü şu kelimelerle tamamladı: "Allah'tan bu olaylar öykülerde kalıyor; ülkemizde yaşanmıyor."
|